Denizcinin anasayfası

“Muş”lar ve İstanbul’un yandan çarklı römorkörleri

Bir zamanlar Osmanlı Sarayı’nın ve varlıklı kişilerin deniz araçları “Muş”lar ve İstanbul’un yandan çarklı römorkörleri

Muş’un özü Fransızca “Bateaux Mouche” dur. Fotoğrafta Sultan Mehmet Reşad’ın vefatı nedeniyle Eyüp’e gitmek üzere Sirkeci’de bekleyen saltanat muşları görülmekte.

Muş’lar ve buharlı yandan çarklı römorkörler konusunda daha önce de yayınlanmış bir makalem vardır. Bu çalışmam ile biraz daha ayrıntılar verilmiş olacaktır; Muş adı verilen saltanat mensuplarının ve varlıklı kişilerin makam deniz araçları ve İstanbul Limanı’nın canı diyeceğim buharlı römorkörlerin varlığının bile önemsenmemiş olması üzücüdür. Oysa örneğin; Sultan II. Abdülhamid’in kız kardeşi Cemile Sultan’ın torunu Mevhibe Celalettin babasıyla Kandilli’deki sahil sarayından, Fındıklı’daki Cemile Sultan Sarayı’na hep muşla giderdi..

Muş devlet erkânının resmi deniz aracı, varlıklı ailelerin tenezzüh teknesi idi. Sultan Mehmed Reşad’ın vefatında tüm saray erkânı ve nazırlar, paşalar ve elçiler kendilerine tahsisli muşlarla Sirkeci’den Eyüp Sultan’a gitmişlerdir.Harbiye Nezareti Nakliyat ve Sevkiyat
Dairesi’ndeki “Motor” diye bilinen resmî deniz araçları muşlardı. Nitekim Mustafa Kemal Paşa 13 Kasım 1918 Çarşamba günü Harbiye Nezareti Nakliyat ve Sevkiyat Dairesi tarafından tahsis edilen böyle bir motor ile Haydarpaşa’dan Sirkeci’ye geçmiştir.

Delmar Safety
Bir yıl boyunca bir eser daha çalıştım.. Adı “Osmanlı Devleti’nden Cumhuriyet’e İstanbul Limanı”. İMEAK tarafından neşredilmiştir.

 

İstanbul Limanı’nın yandan çarklı römorkörleri

Hiçbir liman, römorkör olmadan hayal bile edilemez. Batı resim sanatında yandan çarklı veya pervaneli buharlı römorkörlerle bütünleşmiş tasarımlardan oluşan çok zengin yağlıboya resim çalışmaları yer almaktadır. Özellikle İstanbul Limanı, yandan çarklı veya buharlı
pervaneli römorkörler, yelkenliler ve mavnalar açısından sanatçılara çok zengin bir ilham kaynağı olmalıydılar.

Yandan çarklı römorkörlerden başlayarak, römorkörler, Batı fotoğraf sanatında da yine çok geniş ölçekte ilgi görmüş ve çok önemli arşivler meydana gelmiştir. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e römorkörleri bir kompozisyon içersinde görüntüleyen fotoğraf sanatçıları ise yoğun olarak Polycarpe Joaillier, Pascal Sabah, Abdullah Fréres, Mihran İranian, Garabed Krikorian, Ara Güler ve kartpostalları ile Max Fruchterman olmuştur. Yakın zamanlarda römorkörlerin ve mavnaların İstanbul yaşamında ne denli önemli olduklarını
belirtmiştim. Bana İstanbul’da ulaşım araçları olarak; Tramvaylar, Otobüsler ve Şehir Hatları Vapurları olduğu bildirilmişti. Mavnaların ve Römorkörlerin İstanbul’un yaşamındaki yeri kabul edilmiyordu!

Buharlı yandan çarklı ve ahşap gövdeli römorkör İstanbul limanı önünde. Kaynak: İzmir ve İskenderun’da meyankökünü işleyerek ihraç eden İngiliz Levanten David Forbes albümü/Levantine Heritage.

 

Michael Zeno Diamer’in Ahırkapı ve yelkenlileri yedekleyen römorkör tablosu muhteşemdir..
İstanbul sevdasını yaşamış olan bir başka İngiliz yazar Dorina Lady Neave idi. Genç kızlık adı ve soyadı olan Dorina Lockhart Clifton, babası George H. Clifton İstanbul’daki “British Supreme Consular Court- İngiliz Yüksek Mahkemesi”ne atanınca ailesiyle birlikte İstanbul’a geldi ve 26 yıl büyülü Boğazda Edip Efendi Yalısı’nda (Uğur Mengenecioğlu Yalısı- Kandilli) yaşadılar. İstanbul’da Lâle devrinin renkleri arasında rüyalar âleminde olduğuna inandı. Bu muhteşem şehir için üç kitap yazdı. Eserlerinden “Twenty-six Years on the Bosphorus” and “Romance of the Bosphorus” İstanbul’a tutkunluğunu yansıtır. Eserleri defalarca yayınlandı. Son yazını İstanbul’da yaşadı ve 26 Ağustos 1907 günü İstanbul’dan ayrıldı. O gün, onun doğum günü idi. “Güneş batarken” derken, “Boğazın Kraliçesi” İstanbul’a veda ediyordu.. “Queen of the Cities” – Şehirlerin Kraliçesi” diye hayranlığını ifade ettiği İstanbul’un renklerini bütünleyen benzersiz bir öge, İstanbul ve İstanbul Limanı idi.

İstanbul Limanı için herhalde sayısı yüzleri aşan ve birbirinden değerli tezler, makaleler yazıldı, yayınlandı. En yoğun bilimsel çalışmalar İstanbul’un 560’ıncı Fetih yılına yakın düzenlenen sempozyumlarda belgelendi. Üniversitelerimizin değerli hocaları birbirinden ayrı önem ifade eden ilişkili konuları belgeleriyle sundular ve bunlar “Osmanlı İstanbul’u” başlıklı eserlerde ölümsüzlüğe ulaştı.

Bizans’tan Osmanlı’ya İstanbul ve İstanbul Limanı “İstanbul Limanı” başlıklı çok değerli eserler de bulunmaktadır. İstanbul Limanı tarihini inceleyen Wolfgang Müller-Wiener’in Tarih Vakfı Yurt Yayınlarından neşredilmiş eseri “Bizans’tan Osmanlı’ya İstanbul Limanı”nı anlatır. Prof. Dr. Ali Fuat Örenç ’in Osmanlı İstanbulu Sempozyumu Kitabı’nda yer alan “Modern İstanbul Limanı’nın İnşası Sürecinde Galata ve Eminönü Semtlerinde Kentsel Değişim” makalesi İstanbul limanının rıhtımlarının, çevresel düzenlemenin, hanların, meslek örgütlerinin bu süreçteki etkilerini ve oluşumlarını öğrenmek adına mükemmel bir bilim ve belge çalışmasıdır.

Benim amacım İstanbul Limanının çok temel ögeleri olan römorkörleri yandan çarklı oldukları XIX. Yüzyıldan buyana anlatmak ve görüntülemek ve fark edilmesini sağlamak. Bu gerekçe, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte tüm deniz ticaretini ayni önemde ilgilendirir. Kapitülasyonların yarattığı tahribat ve esaret bakımından İstanbul limanı bir örnektir. Fakat tüm ülke limanlarını ayni kavramda ilgilendirir.

Yandan çarklı ahşap gövdeli Pelissier Beykoz’da. 1870-1890 yılları.

 

Kapitülasyonların bahşettiği ayrıcalıkları sayesinde yabancılar limanlarımız arasında, limanlarımızda kendi devletlerinin bayraklarıyla yolcu, yük taşıyor ve römorkörleriyle diledikleri gibi ve ait oldukları devletlerin bayraklarını dalgalandıra dalgalandıra yedekleme ve kara sularımızda gemi kurtarması yapıyorlardı.

Bu imtiyazlardan dolayıdır ki, İstanbul Limanı’nda, İstanbul Boğazı’nda, İzmir’de, Zonguldak’ta, Çanakkale ve Gelibolu’da, Çanakkale Boğazı’nda asla bir Türk gemi yedekleme, gemi kurtarma firması olamadı! Onlarca yabancı şirketlerden biri olan Maltız asıllı İngiliz William Grech, Alfred Charles Grech ailesi dilediği gibi gemi yedekleme, gemi kurtarma filosu kurdu, İngiliz bayraklı bu römorkörleri çalıştırdı, hatta İzmir’e kadar da indi ve kurtarma yaptı! O İngiliz müteşebbisi veya diğer yabancıları suçlayacak hiçbir gerekçe yoktur. Yabancılara bol keseden ayrıcalık verirsen, onlar da gelir bu ayrıcalıkları tepe tepe kullanırlar.. Hiç olmazsa böylesine zor bir denizyolu üzerinde gemi yedeklemesi, gemi kurtarma çalışmaları yapacak bir filoyu kurmuşlardır.

Bütününde gemi yedekleme, gemi kurtarma ve kılavuzluk gibi armatörlük hizmetleri Osmanlı Devleti’nde çoğunlukla İngiliz, Fransız ve İtalyan firmalarına ait bulunmaktaydı. Osmanlı reayası Rum denizci aileler de çok başarılı gemi yedekleme ve kurtarma firmaları kurdular.

Gemi yedekleme, gemi kurtarma ve kılavuzluk ve hatta fenerler idaresi tamamıyla yabancılara ait bir ticaret alanı olmuştur. Bu şirketlerinin çoğunun genel merkezleri kendi ülkelerindeydi.

İstanbul’un sosyal ve kültürel yaşamına bakarsanız, Haliç’te yığınlarla ahşap mavnaları ve kimi yandan çarklı onlarca römorkörü görürsünüz! İstanbul’u mavnasız ve römorkörsüz anlatmak olamaz!

İstanbul, Çanakkale, Gelibolu ve İzmir gibi büyük liman alanlarında ve geçiş yollarında hizmet veren bu şirketlerin römorkörleri, kendi ülke bayraklarını taşırlar ve hukuksal konularda sadece kendi mahkemeleri yetkili olurdu. Bu römorkörlerin hiçbirinin adı Türkçe değildi.
Yerel liman adlarını verenler de Yunanca adları kullanmışlardır; Bigah, Pandarmes gibi.. Böyle bir sınırlama zaten Kapitülasyonlar nedeniyle de yapılamazdı.

Ben öncelikle yandan çarklı römorkörlerden başlayarak, buharlı römorkörlere dek İstanbul resminde neden yer almadığını sorgulamak ve resim sanatçılarımıza uygun görürlerse ışık tutmak istiyorum. Yine İstanbul yaşamını anlatmakla yükümlü yazarlarımıza İstanbul’da bir zamanlar mavnalar ve römorkörler olmazsa, hayat dururdu diye ışık tutmak istiyorum.

İstanbul’da hizmete girmiş olan ilk römorkör demir gövdeli ve yandan çarklı “Alfred” idi.

İstanbul’da hizmete girmiş olan ve tespit edilebildiğim ilk römorkör; buharlı, yandan çarklı, demir gövdeli römorkör “Alfred” idi. Bende yağlıboya tablosunun renkli olarak kopyası var ve eserimde yayınladım. Arka planda İstanbul görünmektedir..21 Haziran 1856 tarihinde
Jarrow’daki Palmer Bros & Co. tersanesinde 51 Kızak No.’su ile inşa edilen buharlı,yandan çarklı, demir gövdeli römorköre “Alfred” adı verildi.

J.P. Rennoldson, South Shields üretimi olan buhar ana makinesi genişlemeli olup 70 nhp güç üretiyordu. İlk armatörü South Shields’den William Wright “Alfred”i 30 Ağustos 1856’da South Shields’de tescil ettirdi. 2 Eylül 1856’da Tyne’den İstanbul’a hareket etti. 1858 yılına kadar İstanbul’da hizmet verdikten sonra Ekim 1858’de yine İstanbul’da gemi yedekleme hizmeti veren başka bir firmaya satıldı.

Haliç’te ve Tophane önlerinde bağlı olarak bekleyen yandan çarklı römorkörlerin tamamı yabancı şirketlere aitti. Çanakkale Boğazı’nda, Gelibolu’da ve İstanbul limanı bölgesinde kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri gibi gemi kurtarma hizmetleri de Fransız, İngiliz ya da Alman firmalarına aitti. Osmanlı reayası-uyruğu Rum müteşebbisler de çok güçlü römorkörcülük şirketleri kurdular.

Çanakkale Boğazı’nda, Gelibolu’da ve İstanbul limanı bölgesinde kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri gibi gemi kurtarma hizmetleri de Fransız, İngiliz ya da Alman firmalarına aitti. Osmanlı reayası-uyruğu Rum müteşebbisler de çok güçlü römorkörcülük şirketleri kurdular diye yazdım ve fotoğraflarını ekledim. İstanbul Limanı römorkörler ve mavnalar olmadan

resmedilemez ve bugüne kadar eksik kalmıştır. Ara Güler’in siyah beyaz fotoğraflarından biri mavnaları ve onları yedekleyen bir römorkörü resmeder… Harika bir belgedir!

İstanbul’u sadece tramvaylar, otobüsler ve Şehir Hatları vapurlarından ibaret sananlara ilham verecek bir fotoğrafı da eklemek istiyorum; Bu fotoğraf 1890 yılında çekilmiş. Yandan çarklı bir römorkör yelkenli ticaret gemilerini Büyükdere Çayırbaşı’na yedeklemektedir. Rüzgar kesilmiştir, yelkenli teknelerin hareket imkanı kalmamıştır. Küçük çektirmeler ise uzun küreklerle ilerlemeye çalışmaktadırlar.

O yıllarda karadan tekneleri halat alarak Akıntıburnu’ndan aşıran yedekçiler bulunurdu. Bu fotoğrafı çalışacak ressamlarımızın yaratacakları eserler zevke seyredilecek ve eminim resim koleksiyonerleri sahipleneceklerdir.

İstanbul Limanı ve Römorkörler konusunu resimlerle ve fotoğraflarla anlatmak adına Herry W.Schafer’in Galata’dan Tophane’ye konulu bir fotoğrafı, bence resim sanatçılarımıza muhteşem bir eser ilhamı vermelidir derim. Eski İstanbul fotoğraflarına benim gözümle bakarsanız, ihmal edilmiş olan yandan çarklı römorkörleri görebilirsiniz.

Cihangir sırtlarından Sarayburnu’na doğru resmedilmiş 1860-1890’lı yıllara ait bir Karaköy Koyu’unu çevreleyen fotoğraf böyle bir örnektir. Muhtelif yelkenli tekneler halen ağırlıklı olarak taşımacılık yapmaktadırlar. Buharlı ticaret gemilerinde yelkenden halen vazgeçilememiştir. Bunda buhar gücünden yararlanırken yelken gücünü kullanarak daha süratli ve daha ekonomik seyir yapmak kadar buhar gücüne olan güvensizlik de hakimdir.

Gemilerin hepsi şamandıralara bağlanmıştır. Bu gemilerin bazılarının bordalarına bağlanmış yandan çarklı römorkörler görülmektedir. Bir grup yandan çarklı römorkör ise doğrudan bir şamandıraya bağlıdırlar. Seyr-i Sefain’e ait yandan çarklı (Şehir Hatları) yolcu vapurları ise Sarayburnu’na yakın bir şamandıraya bağlı olarak sefere çıkmayı beklemektedirler.

Rumeli Hisarı önlerinden bir kabasorta yelkenli ticaret gemisini akıntıya karşı Karadeniz’e doğru yedekleyen bir römorkör. Ressam- Michael Zeno Diamer..Kaynak:Lucien Arkas Koleksiyonu.

Ara Güler’in İstanbul yaşamında Römorkörü ve Mavnaları resmeden bir fotoğrafı.

Umarım gün gelecek ve hatta çok geçmeden o gün gelecek, İstanbul’un eksik kalmış bu yaşantısına ait eserler de yayınlanacaktır.

 

 

 

 

 


Bunları da beğenebilirsin