Denizcinin anasayfası

Prof. Dr. Kemal Kafalı’yı anarken

Gemi inşa sanayi eğitimine nice değerli öğrenciler yetiştiren Prof. Dr. Kemal Kafalı’yı vefatının 16'ncı yılında rahmetle anıyoruz.

Yaşam öyküsü için oğlu Gemi İnşa Y.Müh. Ercüment Kafalı’nın sağladığı yardıma ve gönderdiği bazı belgelere teşekkür ederim.
Prof. Dr. Kemal Kafalı mesleki yaşantımın çoğunu ve özellikle İTÜ’de geçen elli yıllık yaşantısını “Anılar” adını verdiği kitabında toplamıştı.. Birdiğer eseri ise 1989 yılında neşredilmiş olan “Üniversitelerimiz Nereden Nereye Getirildi” başlığını taşımakta.

Prof. Dr.Kemal Kafalı ile Ord. Prof. Besim Darkot dünürdüler. Kemal Kafalı’nın yaşam öyküsü Çatalca’nın Karacaköyü’nde dünyaya gelişiyle başlamakta ve kendi anlatımıyla devam etmekte: “1921 yılının 8 Şubat’ında Çatalca’nın Karacaköyü’nde doğmuşum. Babam o zamanın reji memuru Nuri Bey, annem köyün ilkokul öğretmeni Sündüs Hanım. Babamın değişik görevleri dolayısıyla Anadolu’yu dolaşmış, durmuşuz. İlkokula başlamadan latin harflerinin kullanılması yılında Bilecik’te annem ve babam yeni harfleri sökmeye çalışırken bende bacak kadar boyumla yaşlı başlı adamların arasında Halk Ocağı’nda kurs öğrencisiydim.

Sonra ilkokula Kırşehir’de başladım. Oradan, ver elini Yozgat ve Samsun. İlkokuldan sonra ortaokula Samsun’da devamda iken son yılımı Çatalca’da tamamladım ve lise İstanbul Kabataş’ta sona erdi.

Delmar Safety

Yüksek Mühendis Okulu’na İstanbul Üniversitesi Matematik-Astronomi Bölümü’nün 3. sınıfından ayrılarak dahil oldum. Okulun ikinci yılında okul üniversiteye (İTÜ) dönüştü ve öğretim süresi beş yıla indirildi. Biz de yeni gelenlerle birinci sınıfa alındık. Ben, Makine Fakültesi’nin yeni açılan gemi bölümü öğrencisi olarak 1948 yılında mezun oldum.

O yıllarda Teknik Üniversite mezunlarının çok seçkin isimleri kapsadığını belirtmeliyim. Amerika Birleşik Devletleri’nin değişik üniversitelerinde profesör olan Ziya Akçasu, Turan Onat, Fazıl Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, sabık başbakan Necmettin Erbakan ve diğerleri.

Mezuniyetten hemen sonra üniversite Makine Fakültesinde asistan olarak ise başladım. 1950 yılında İngiltere’de Dumbarton gemi model deney havuzuna gönderildim. Dünyaca gemi hidrodinamiğinde ünlü Lucy Ashton’ın araştırmalarına tek yabancı olarak katılmak şansını kazandım.

Bu arada, balıkçı tekneleri ile yüksek süratli tekneler üzerindeki çalışmalarım sonunda, İngiltere’de ilk mesleki makalem yayınlandı. Dumbarton’dan doktora çalışması için Durham Üniversitesi King’s College’de Prof. Burrill’in yanına gittim. Çalışmalarımın bitişine yakın safhasında İTÜ’den iznimin uzatılamayacağı haberi ile geri döndüm.

Yıl 1997; Bir aile fotoğrafı;Kemal Kafalı ve eşi Muzaffer Kafalı( Şahinoğlu)..
Ayaktakiler soldan; torunu Pınar, damadı Mahmut, kızı Binnur, küçük olan torunu Alp Özkan.Gelini Sırma, torunu Kemal, torunu Deniz ve (Sağda) Ercüment Kafalı.

 

Yıllar sonra Prof. Burrill’den gelen hatırlatma ile 1964’te Newcastle Üniversitesi’nde doktora çalışmasının savunmasını yaparak Ph.D.ünvanı kazanmış oldum. Mesleki sosyal faaliyetlerimin bir diğeri de umumi kâtibi olduğum Türk Gemi Mühendisleri Cemiyeti’nin Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nde Gemi Mühendisleri Odası’na dönüşmesinde kurucu üye olmamdır. Ardından, on yıl süre ile Oda umumi kâtipliğini yaparak önemli katkılara iştirak etmiş oldum”

Prof. Dr. Kemal Kafalı; 1957-1959 yıllarında Massachusets Ins. of Technology (MIT)’de misafir araştırmacı idi. 1968-1970 döneminde Makine Fakültesi Dekanı idi. 1969-1971 yıllarında TÜBİTAK Danışma Kurulu Üyesi ve 1971-1977 döneminde TÜBİTAK Bilim Adamı Yetiştirme Grubu Üyesi olarak görev aldı. 1969-1980 Deniz Harp Okulu ve 1968-1974 Yıldız D.M.M.A de profesörlük unvanıyla yer aldı. 1973 1974 döneminde İTÜ’de Rektör Yardımcısı idi. 1974-1977, 1980- 1982 ve 1982-1987 dönemlerinde Rektör olarak görev yaptı. 1973 1984 yıllarında İTÜ Gemi Enstitüsü Müdürü, 1981-1987 TÜBİTAK Bilim Kurulu Üyesi ve Başkanı, 1980-1995 Deniz Kuvvetleri Seyir Hidrografi İcra Kurulu Üyesi görevlerinde bulundu.

Kemal Kafalı Hamburg’da, Yıl. 1952.

 

8 Şubat 1988’de İTÜ’den emekli olarak resmi görevleri sona erdi. 1984 -1998 tarihleri arasında İTÜ Vakıf Başkanlığını yapmış ve 12 Mayıs 1999’da ise İTÜ Vakfı’nın Onursal Başkanlığına seçilmiştir. Emekli olduktan sonra, Yıldız Teknik Üniversitesi ve İTÜ Gemi İnşa ve Deniz Bilimleri Fakültesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak ders vermeyi sürdürdü, Doğuş Üniversitesi’nin Mütevelli Heyetinde yer aldı.

Gemi maketleri koleksiyonu ile de tanınan Y.Müh. Ercüment Kafalı.

 

Gemi İnşa Y. Müh. Ercüment Kafalı aileye ait çok renkli anıları naklederek şöyle der; “Annem tarafından dedem Dr. Ekrem Muhtar Galiçya cephesinde görevli bir hekimken, esir düşüyor. Tutsak olan diğer Türk askerleriyle trenle bilmedikleri biryere sevk edilirken, trenin durduğu bir istasyonda kaçarak, uzun uğraşlardan sonra İstanbul’a dönüyor. Balkan Savaşı ve I.Dünya Harbi yıllarında doktor olarak bir kazanç sağlayamıyor. Bunda fakir hastaların ilaçlarını bile almak ve hatta muayeneye gittiği hasta yoksul ise,yastığının altına para koymak gibi kişiliği de yatmakta.

Sonraki zamanlarda doktorluk mesleğini bırakarak Kadıköy’de bakkal dükkanı açıyor. Bu dükkanı Kadıköy yangınında yok olunca, 1925 gibi yıllarda Kadıköy’de günümüzde Sular İdaresi’nin bulunduğu yerde odun-kömür satışına başlıyor. Burada kurduğu depoya Karadeniz’den kömür getiriyor.

Dr. Ekrem Muhtar’ın inşa ettirdiği çektirmelerden biri ve sağda Dr.Ekrem Muhtar Ekrem 3 çektirmesinin yanında.

 

Fakat işini daha düzenli yapabilmek amacıyla Bartın’da Ekrem adını verdiği bir çektirme inşa ettiriyor. İşi daha da büyüdüğünden ikinci ve üçüncü çektirme de inşa edilerek çalışmaya başlıyorlar. Bu çektirmelere Ekrem 1, Ekrem 2 ve Ekrem 3 adlarını veriyor. Çektirmelerle  birlikte kamyonlar alıyor. Kültür hareketlerine ve eğitime çok meraklı olan Dr. Ekrem Muhtar, kızları teyzem Mukaddes (Petekoğlu) ile annemin çok iyi Fransızca eğitimi almalarını sağlıyor.

İlginç bir kaderdir ki, vefatında cenazesi Kadıköy’de kılınan namazdan sonra, aile kabristanının bulunduğu Küçüksu’ya Ekrem 3 çektirmesi ile taşınıyor. Babamın bilimsel ve mesleki faaliyetleri 18 telif kitap, 60’dan fazla makale, (İng ve Fr.) olarak Hollanda, İngiltere, Amerika, Fransa’da yayınlanmış 18 adet bilimsel ve teknik yayın, çok sayıda konferans, gazete makalesine ilave olarak asfalt tankeri, L.P.G gemisi, süratli sörvey gemisi olmak üzere 20’den fazla geminin dizayneri olarak eserler bıraktı.

Eserlerinden biri “Üniversitelerimiz Nereden Nereye Getirildi” başlığını taşır. Bu eserinde elli yıla varan bir sürede yurt içi ve yurt dışı üniversiteler toplumu içinde yaşamış, bütün akademik kademeleri geçmiş ve aynı zamanda Üniversite Olayları diye tanımlanan anarşik dönemlerinde zor koşullar altında öğretim üyeliği, değişik yöneticilik görevleri yapmış bir kişi olarak olumlu, olumsuz deneyimlerinin etkisi ile ülkenin en önemli sorunlarının başında geldiğine inandığı üniversitelerin 1981’den sonra uğradıkları değişimi belegelere dayalı olarak anlatır.

Bir diğer eseri ise “İTÜ’den 55 yıllık Anılar” başlığını taşır ve anılarla süslenmiş yarım asırlık yaşam ve tanıklık öyküsüdür.

Kemal Kafalı 1948 yılı Haziran ayında Makine Fakültesi Gemi Bölümü’nden gemi inşaatı yüksek mühendisi olarak mezun olunca, “İlk işimiz, iş bulmaktı” der ve anıları anlatmaya başlar: “Makine Fakültesi’ndeki asistanlığa müracaat etmiştim. Olumlu cevap alınca haliyle mutlu oldum. Asistanlığımın önemli bir bölümü İngiltere’den gelmiş dünyaca ünlü Prof. E.V. Telfer’in yanında sürdü.”

Prof. E. V.Telfer, kısa adı ITTC-International Towing Tank Conference’in üyesiydi Yaşamının muhtelif safhalarından 23 Eylül 1957’de Madrid’de gerçekleştirilen ITTC’nin 8. Konferasını inceledim. Bu konferansın Uluslararası Teknik Komitesi’nde muhtelif konular için kurulan ara komitelerden birinde Prof. E. V.Telfer de üye olarak görev almış. Katılan delegeler ve gözlemciler son derece uzun listeleri oluşturuyor. Türkiye’den ise İTÜ’den Prof. Dr. Ata Nutku katılmıştı.

Kemal Kafalı Prof. Telfer’e bağlantılı olarak İTÜ’deki asistanlık yıllarını şöyle anlatır:

“Fakültenin dekanı Prof. Dr. Ratıp Berker idi. Kendisi benim İstanbul Üniversitesi matematik- astronomi bölümü öğrenciliğimde de analiz dersi hocamdı. O zamanlar İTÜ’de doktora çalışması yerine ona eşdeğer olduğu söylenilen yeterli çalışması yapılıyordu. Ben de balıkçı              gemilerinin statik ve dinamik esasları konulu yeterlik çalışmasına devam etmekle beraber, asistanı olduğum Prof. Telfer’den bir doktora çalışması konusu aldım.

Bununla küçük modellerle yapılacak deneylerle gemilerin güç korelasyonunu inceleyecektim. Geliştirdiği Atwood tipi ahşap bir dinanometre ile çalışmanın deneysel kısmını yapacaktım. O tarihlerde üniversitemizde bir deney havuzumuz olmadığından, çalışmamın deneyleri için Yıldız Parkı’nın havuzunu gözüme kestirdim. Aletlerimi sırtladığım gibi Yıldız Parkı’na yöneldim. Aletlerimi havuza yerleştirdim. Tam işe başlayacağım an bir şahıs karşıma dikildi… “Ne yapıyorsun kardeşim?” diye söze başladı. Ben büyük bir heyecanla, ne yapmak istediğimi, bu çalışmamla ilerde mesleğimi nasıl yücelteceğimi anlatmaya başladım.

Ama o şahıs:

  • Burada çalışmak için Belediyenin Bahçeler Müdürlüğü’nden izin aldınız mı?
  • Hayır, ama hemen alırım ve bu aletleri şurada bırakıp hemen izni getiririm diye ümitle

cevap verdim.

  • Ben bu aletlerin ne olduğunu Başıma ne iş açar, dedi.

Anladım ki bu işi yapamayacağım. Yıldız Parkı’ndan ay rıldım. Evde eşimden öğrendim ki, Çamlıca’da Askeri Prevantoryum’un bir havuzu mevcuttu. Ertesi gün doğru Çamlıca Askeri Hastanesi’nin başhekimi albayın karşısına dikilerek, arzumu aynı heyecanla anlattım. Benim gibi idealistlerin nasıl ülkemizi yücelteceğini içeren gönül dolusu sözlerinden sonra albay “Lakin burası askeri bir yer. Genelkurmay’dan izin alınmalı” dedi.

Ben bu işin çok kolay olacağını, Rektörün bu hususta yardımcı olacağını söyledimse de albayın ciddiyetle “İzin verilse dahi ben bir hekim olarak senin gibi genç birisinin bu mikrop dolu ortamda bulunmasına izin veremem” dedi. Böylece benim heyecan dolu ilk bilimsel başlangıcım hüsranla noktalanmış olmakla kalmadı, Türkiye’deki doktora çalışmam da kapandı. Asistanlığımın birinci yılı sonları olan 1949’da o güne kadar takaların endazelerine ait herhangi bir bilgi ye ve belgeye rastlamamıştım. Rumeli Hisar’daki Göksu Deresi’ne girip çıkan ve bir kısmı karaya çekilmiş takaları görmüştüm. Bir sıcak yaz günü elimde çanta ve fotoğraf makinemle Göksu’ya yollandım.

Prof. Dr. Kemal Kafalı eşi Muzaffer Kafalı (Şahinoğlu) evlilik töreni hatırası

 

Çektirme sahipleri çantalı birini görünce beni galiba vergi memuru zannederek önce zorluk çıkardılar. Derken çalışmama müsaade ettiler. Daha henüz başlamıştım ki, o sırada derede kızlı erkekli bir grup şarkılar söyleyerek gezinti yapıyorlardı. Kıyafetimden, başımdaki acaip hasır kasketten ve yaptığım çalışmadan dolayı beni alaya aldılar. Bu Allahın sıcağında yapmakta olduğum işten dolayı lâf atmaya başladılar. Tam benim hizama geldiklerinde erkekler birden sandalın içine yatıverdiler. Bu sefer ben gülmeye başladım. Zira bunlar benim son sınıf öğrencilerimdi. Başlarında ileriki yıllarda profesörlük ünvanı alacak Haluk Hanyaoğlu vardı.

Prof. Telfer’in yardımıyla 1950 yılında İngiltere’de Dumbarton’daki Leven Shipyard deney havuzuna gönderildim. Orada bir yıl çalışma imkanı buldum. Bu süre içinde katıldığım en önemli çalışma dünyaca ünlü Lucy Ashton sistematik çalışmalarında tek yabancı olarak yer alma şansını elde ettim. Konu, gemi hidrodinamiğinin temel konularından olan Froude- Reynolds benzerlik kanunlarında, geometrik benzer cisimlerdeki korelasyonun saptanması yönündeydi. Lucy Ashton isimli bir nehir gemisi güvertesine monte edilmiş jet motorları ile sevk edilerek değişik süratlerde ve koşullarda geminin dalga-sürtünme- hava dirençlerini saptamayı hedefliyordu.

Geminin 9-12-16-20-24 ve 30 ft. boyundaki geometrik benzer modellerini ise, deney havuzunda deneyerek değişik koşullardaki ölçmeler yapılıyordu. Model çalışmalarının bir kısmında ben de görevliydim. Gemide yapılan çalışmalarda benim görevim güvertede değişik süratlerdeki rüzgar hızını ölçmekti. Üzerinde gamalı haç bulunan ölçme cihazımın diğer cihazların verdiği değerlerden daha inanılır düzeyde olması İngilizleri pek memnun etmemişti. Dumbarton deney havuzunda çalıştığım süre içinde yaptığım diğer bir çalışma, balıkçı gemilerinin hesaplanmasına ait bir yöntemin geliştirilmesi idi. Çalışmamamın bitişinde ilk defa Fransızca yazdığım çalışmam İngiliz arkadaşlarımın yaptıkları çevriri sonucu İngiltere’de meslek dergilerinde yayımlandı. Üzerinde çalışma yaptığım yüksek süratli teknelere ait araştırmamı ilginç bulan tank müdürü, İngiliz Deniz Kuvvetleri için yapılmış birçok deneysel veriler için izin aldı ve bu çalışmam ileriki yıllarda Hollanda’da bir dergide neşredildi. Bir yıl sonra oradan doktora çalışmasına başlamak üzere Durham Üniversitesi Kings College’de Post Graduate çalışmama başladım. Bu kolejin adı ileriki yıllarda New Castle University olarak değiştirilmiştir.

Doktora çalışmamın tamamlanmasına doğru fakültemden iznimin uzatılmasının yapılmadığını öğrendim. Yurda dönmek zorunda kaldım. Yıllar sonra New Castle üniversitesinin danışmanı Prof. Dr. Burrill’in bir uyarısı üzerine 1964 yılında daha evvel bitirmiş olduğum çalışmamın tez savunmasını yaparak Ph.D unvanını almış oldum. 1953 yılında kavitasyon konusu üzerine vermiş olduğum tez ile üniversite doçenti unvanını kazandım. Jüri üyelerim Ata Nutku, Duscio, R. Berber, Weirich ve Lürenbaum idi.

Kemal Kafalı Deney Havuzu gemi model deneyleri yapıyor

 

1954 yılında Deniz Kuvvetleri Taşkızak Tersanesi’nde yedek subaylık görevimi yaparken birtaraftan da üniversitede derslerime devam ediyordum. Bu arada model deneyleri için hocam Ata Nutku Beylerbeyi Sarayı’ndaki büyük havuzu kullanmak için izin almıştı. Deneysel çalışmalara yardımcı olmak amacıyla özel bir izinle çalışmalara katıldım. Bu çalışmalarda kullandığımız cihaz Alman Kempf-Remmers fimasının imal ettiği elektrikle çalışan bir aletti. Çok kere elektrik sistemindeki arızalar nedeniyle çekme teli kopuyor veya rüzgarın modele etkisiyle doğrusal hareket elde edilemiyordu.

Bu bakımdan çalışmalar olumlu olamadı. Dahasonraları hocamız Ata Nutku’nun üstün gayretleri sayesinde Taşkışla Binası önünde bir deney havuzu inşa edilerek, inanılabilir araştırma çalışmalarına geçilmesi mümkün oldu. 1959-60 yıllarında Amerikan Bilimler Vakfı’nın bir bursu ile Boston’daki M.I.T.’de bulundum. Aynı burs ile üniversitemizden Prof. İlhan Kayan ve Prof. Dr. Ekrem Göksu Amerika’ya
gelmişlerdi. M.I.T.’de ilk defa bölüm başkanı olan ve bizim mesleğin dünyadaki ünlülerinden Hollandalı Prof. Troost’la karşılaştım. Araştırma konumu kendisine takdim ettim.

Bu, tek pervaneli ve çift dümenli gemilerdeki karşılıklı iletişimin hidrodinamik olaylar açısından sistematik araştırması idi. Konu onaylanarak M.I.T.’nin kavitasyon tünelinde deneysel çalışmalara başladım. Bu çalışmalara ait araştırmanın farklı yönlerini içeren ikisi American Society of Marine Engineering’de ve diğer ikisi de Hollanda’daki International Shipbuilding Progress’de yayınlanan dört farklı çalışma üretmiş oldum.

Daha evvelce İngiltere’deki Dumbarton deney havuzunda başlamış olduğum yüksek süratli teknelere ait iki çalışmamı da Hollanda’da yayımlamak imkanını buldum. Bu çalışmalarımın çevirisi ayrıca Fransa’da Bureau Veritas dergisinde neşredildi. M.I.T.’de çalıştığım süreçte görevlendirildiğim gemi inşaat mühendislerinin ve mimarların ortak M.Sc. deney çalışmasının konusu nüklear enerji ile çalışan Amerikan sergi gemisi projesi idi. Ders notlarım teksir edilerek öğrencilere verildi. Mimarlar grubunun projeye ait ön çalışmalarında, reaktörün bulunduğu gemi bölümü tamamen camdan yapılmıştı. Bunun dalgalar arasında hareket eden bir gemi için mümkün olamayacağını anlatmak bakımından, fırtınalı ve denizli bir havada seyreden bir gemi incelemesine ait gösterilen film üzerine, mimarlar bunun ne demek olduğunu anlayarak projeleri üzerinde düzeltme yaptılar.

O yıllarda üniversitemizde öğretim muntazam şekilde sürüyordu. 1962’de profesörlüğüm ilginç gelişmeler sonucu gerçekleşti. Jüri, profesörlük takdim tezimi bilimsel anlayışlarına uygun bulmayarak olumsuz kararlarını Makine Fakültesi’ne yolladı. Bu raporun her satırına  geniş açıklamalar yaparak karşı çıktım ve Fakülte dekanlığından bir yazı ile soruşturma açılmasını istedim. Dekanımız müracaatımdaki raporda ya kasıt veya bilgisizlik olduğunu belirten ifadelerime karşı bilimsel konular üzerinde soruşturma yapılamayacağı gibi bir cevaplama ile işi kapatmak istedi. Neticede fakülte kurulu büyük bir oyla benim profesörlüğümü onayladı. Aynı şekilde Üniversite Senatosu da profesörlüğümü onaylamış oldu.

Genellikle üniversitemizde öğretim çok düzgün bir gidişle yürümekteydi. Öğrenci olayları olarak adlandırılan hareketler, zaman zaman görülmekle beraber asıl olaylar İTÜ’de büyük boyutlarda 1967 yılında görülmeye başladı. O ders yılı başlarında yeni giren öğrencilere çengel atmalar ve derslere girmemeyi öğütleyen beyanname dağıtma hareketleri, demokratik üniversite, özel okulların devletleştirilmesi gibi sloganlı boykot hareketleri giderek yayılmaya başladı.

Öğrenci olayları yayılıyor

Nitekim İTÜ Yönetim Kurulu 6 Kasım 1967 tarihindeki 727. Toplantısında bir disiplin soruşturması ile bu hareketleri önlemek istedi. Kafalı- Ataman- Aytekin’nden ibaret disiplin kurulu oluşturuldu. Komisyonumuzun konumu ile ilgili cezalandırma önerilerinin maalesef yöneticilerimiz tarafından yerine getirilmediğine tanık olduk ve ondan sonraları ise üniversitemizi felç eden olayları meydana getirenleri cezalandırmaktan adeta kaçar hale geldik.

28 Nisan 1968 günü Dekan Prof. Dr. Saffet Müftüoğlu bir öğrenci tarafından bıçaklandı. Bütün gayretlerimize rağmen dekanımızı kurtarmak mümkün olamadı. Dekan Müftüoğlu ciddi bir bilimsel düzeyi olan değerli bir meslektaşımızdı. O sıralarda ben de yönetim kurulunun sürekli üyelerinden biriydim.

15 Haziran 1968..

Teknik Ünivesite Senatosu gelişen öğrenci olaylarının etkisi altında ilk defa özel okullarla ilgili olarak ve daha sonra tüm üniversitemizin reformuyla ilgili olarak bir dizi komisyon çalışması yaparak, kamuoyunu tatmin etmeye çalıştı. Özel okullarla ilgili senato görüşü 15 Ekim 1968’deki 811. Toplantısında kabul edilmiş ve karar “Sonuç olarak İTÜ Senatosu mevcut özel okulların islah edilip vakıf haline getirilmesi ve ön görülen denetim, düzenleme örgütü kurulup işlemeye başlayıncaya kadar yeni özel okulların açılmasına müsaade edilmemesini hükümete ve yasama organına arz etmekle, ileride büyük sorumluluklara yol açacak gelişmeleri önlemek istemekte ve bu suretle kaçınılamayacak bir memleket görevi yaptığı kanısında bulunmaktadır” olarak açıklandı.

16 Temmuz günü polis-öğrenci çatışmalarından biri daha meydana gelir. Kemal Kafalı bu olayı şöyle anlatır: “Oradan kıl payı kurtulma imkanı bulabildik. Ertesi gün istifamı Makine Fakültesi Profesörler Kurulu’na sundum. Fakat kurul istifamı kabul etmedi.”
Kemal Kafalı 1968 Haziran ayında hazırladığı Gemi İnşa Fakültesi kurulmasına ait öneri raporunun bir yıla yakın inceleme ve tartışma süresinin ardından İTÜ Senatosu’nca 13 Mart Perşembe günü saat 18.45’te kabul edilmesiyle büyük bir heyecanla bu tarihi anı notları arasına kaydeder ve şöyle devam eder: “Böylece Gemi İnşa Fakültesi kurulmuş oldu.

Bunun sonucunda bizim gemiciler arasında dekanlık kulisi başladı. O sene öğrenci olayları ile dolu günlerin yanında sınıf arkadaşımız Prof. Dr. Necmettin Erbakan Odalar Birliği Başkanı seçilmişti. Fakat yasalar gereğince üniversiteden izin alması gerekiyordu. Erbakan gibi sınıf arkadaşımız olan Başbakan Süleyman Demirel hükümeti Erbakan’ın başkanlığını benimsemiyor, açıkça karşı çıkıyordu. Erbakan hakkındaki soruşturma konusu olan dosya senato gündemindeyken kendisini arayıp bulmak imkansız hale gelmişti.

Prof. Dr. Kemal Kafalı Fahri Doktora unvanı verdiği tören

 

1974’e kadar pek çok olaylara tanıklık eden Kemal Kafalı o sene 31 Mayıs’ta rektör olarak seçilir. 1750 sayılı üniversiteler yasasına göre rektör yardımcılıklarına iki kişi seçilmekteydi. Seçmek için rektör Senato’ya iki katı sayıda aday önerisinde bulunurdu. Rektör Galip
Sağıroğlu Senato’ya ilk defa iki öğretim üyesini aday olarak önerince Prof.Karafakioğlu iki rektör yardımcısı istemesi halinde önerisini buna göre yapması için kendisini uyarmış.

Önerilen dört adayın içine Kemal Kafalı bu  suretle ilave edilir. Sağıroğlu’nun görev süresi içinde uzun süre vekil olarak yardımcı olur ve rektörlük süresinin sonunda Sağıroğlu’nun teşviki ve desteğiyle 31 Mayıs 1974’de yapılan rektörlük seçiminin ilk turunda rektör seçilir.

12 Eylül 1980’e giden ince uzun bir yol 

Prof. Dr. Kemal Kafalı’ya GM Gemi Mühendisleri Odası tarafından meslekte 75.ci Yıldönümü nedeniyle yapılan törende bir hatıra şilti armağan edildi. Öğrenci olayları sırasında Üniversitede ümit edilen ve beklenen düzeyde doğru dürüst bir öğrenim olmuyor, zaman zaman güvenlik güçlerinin bilinçsizce işe karışmaları durumu daha da zorlaştırıyordu.

Prof.Dr. Kemal Kafalı’ya üstün hizmetlerinden dolayı İTÜ’de 29 Eylül 1995’de yapılan törende sunulan anı şildi.

 

Prof. Dr. Kemal Kafalı’nın özünde bir gemi inşa yüksek mühendisi olarak yaşamı üniversitelerin maruz kaldığı sağ-sol çatışmaları uçurumundaki olaylar içerisinde 12 Eylül 1980 tarihine kadar hep böyle mücadelelerle geçmiştir. 12 Eylül 1980 sabahı saat 05.00’te Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koyduğu öğrenilir. Sokağa çıkma yasağı getirilmiştir.

Üniversitelerde, basında, ortalıkta büyük bir sessizlik her şeye hakim olur. Ankara’da sosyal yapıyla ilgili etkili olacak önemli gelişmeler beklenmektedir ve bunların başında yüksek öğretime yeni bir şekil verileceği haberleri duyumu alınır.

Prof.Dr. Kemal Kafalı İTÜ’nün Ayazağa Yerleşkesi arazisinin yeşillendirilmesi çalışmalarında

 

Bir yıl sonrasında Ayazağa İTÜ’ye bir arazi tahsis olunuyor. Başlangıçta Harp Akademileri’nin yerleşmesi için düşünülmüş. Fakat bu arazinin bir kısmı Taşkışla binasının asıl sahibi olan Silahlı Kuvvetler’e devri karşılığı olarak üniversiteye verilmiş. Bu tahsisten sonra o alanda
yapılmış olan inşaatların bir kısmı 1981-82 yılında tamamlanmış ve bunların başında Nükleer
Enerji Enstitüsü ve İnşaat Fakültesi gelmektedir. 15 Haziran 1981’de İTÜ Yönetim Kurulu yeni yerleşim yeri olan Ayazağa Kampüsü’nde ilk toplantısını yapar. Busuretle gerçekten kampüse intikal edilmiş olur. Kemal Kafalı burasının kısa zaman içinde İstanbul’un en seçkin doğa güzelliği olan bir yer olacağı görüşün dedir.

Başlangıçta bu yerleşim yerine karşı görüşte olanların kısa zamanda burasını seveceklerine inanmaktadır. Karşı çıkacakların
yaratabilecekleri hoşnutsuzluğu önlemek amacıyla Bilgi İşlem Merkezi’nin üst katını Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Teoman Doruk’un düzenlemesiyle Rektörlük haline getirirler. Bir taraftan da çevreyi yeşillendirmek için büyük çaba sarfederler. Prof. Dr. Kemal Kafalı
İTÜ’ye tahsis edilen Ayazağa Yerleşkesindeki çıplak araziye yüzlerce ağaç fidanı dikilmesine öncülük etmişti. Günümüzde orada çok görkemli bir orman yükselmektedir. 25 Temmuz’da TRT’den yapılan bir duyuru ile İTÜ Rektörü olarak tayin edildiğini öğrenir. 13 Ağustos’ta Ankara’daki üniversitelerarası kurul toplantısından sonra saat 10.00’da Konsey Başkanı Kenan Evren kurul üyelerini kabul eder. 2 Eylül tarihinde Tübitak Bilim Kurulu tarafından oybirliğiyle başkan seçilir ve o gün YÖK’e önerdiği bütün dekan adayları tayin edilir.

YDO – Yüksek Denizcilik Okulu İTÜ’ye bağlanıyor

Mayıs ayına kadar yine son derece yoğun bir trafik içerisinde geçen olaylar cereyan eder ve o sırada Yüksek Denizcilik Okulu Mezunları Derneği Başkanı Kaptan Güneri Özkan, Genel Sekreter Ruhi Sarıalp okulun Teknik Üniversite’ye bağlanması önerisini getirirler. Olumlu yanıt almaları üzerine Başbakanlığa ve Ulaştırma Bakanlığı’na müracaat edeceklerini anlatırlar. O sırada okul Deniz Kuvvetleri Eğitim Komutanlığı bünyesinde öğretim vermektedir.

25 Haziran tarihiyle devam eden anılarında Ankara’da Başbakanlık Kanunlar Dairesi Genel Müdiresi Şahver Hanım ile Yüksek Denizcilik Okulu konulu bir toplantıya katıldığını anlatır. Toplantıya YÖK’ten Kemal Tarhan, Ulaştırma Bakanlığı’ndan Müsteşar Yardımcısı ve Genel kurmaydan bir albay iştirak ederler.

Şöyle konuşur: “Önerim basit olarak Personel Yasası’na bir madde eklenmesi ve Yüksek Denizcilik Okulu’nun İTÜ’ye tümüyle bağlanması kaydının yapılması yanında yeterli bütçe tahsisiyle yürütülmesi şeklinde oldu. Önerim bu şekilde kabul edildi”

Taşkışla otel yapılmak isteniyor

21 Temmuz 1986 günü Hükümet tarafından Taşkışla binamızın otele dönüştürülmesine yö nelik bir tören düzenlenmişti. Tören tamamiyle bizim dışımızda tasarlanmış bir olaydı. Saat 10.00’da Başbakan Turgut Özal geldi. Epey konuştuk. Bu değişimi sanki benimsememiş bir havada otel tasarımına karşıymış gibi bir görüntü veriyordu. Benim karşı olduğumu bildiğin den böyle görünmeyi bir İTÜ’lü havası içinde olmayı yeğledi. Öğleden sonra Ayazağa’da 14.30’da Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi ile Maden Fakültesi’nin temel atma törenleri vardı.Ben konuşmamı yıllardır sıkışmış, tahsisli yerlerde ve gelişme imkanı bulamamış üniversitemize bu imkanı sağlayan hükümetimize İTÜ adına şükranlarımızı sunarım tarzında tamamladım. Başbakan Turgut Özal eski bir İTÜ’lü olarak konuşma yaptıktan sonra temeller atıldı.

Yıl 1998 Teknolojinin gelişmesindeki hız korkutucu boyutlara ulaşmıştır. Bazı alanlarda özel sanayinin bazı sektörlerinin teknolojik açıdan üniversitenin önünde olduğu ileri sürülmektedir. Bu bakımdan üniversitemizi harekete geçirmek için mayıs ayında İstanbul
Sanayi Odası’nın meclis toplantısına iştirak ederek üniversitemiz konusundan ayrıntılı bir anlatım yaptım ve işbirliği önerimizi götürdüm. Çok olumlu karşılandı. Eylül ayında İSOBaşkanı Nurullah Gezgin, Mehmet Şuhubi, Cavit Çıtak, Alber Bilen, üniver siteden dekanlar,
Uygulama Araştırma Merkezi müdürlerinin katıldığı bir toplantıyla Üniversite- Sanayi İşbirliği protokolünü imzaladık”

Prof. Dr. Kemal Kafalı’nın mesleki yaşamı bütünüyle üniversitelerin daha iyi bir ortama taşınması doğrultusunda verdiği uğraşlarla geçmiştir. Görevde olduğu yıllar Türkiye’nin sağ sol çatışmalarında yuvarlandığı sıkıntılarla yüklü bir dönemin ardından 12 Eylül olarak tarihe geçen Silahlı Kuvvetlerin devlet yönetimine elkoyduğu bir süreci kapsar. Ardından Turgut Özal’ın başbakan olduğu süreçte hep üniversitelerin yasal yapılarının güçlendirilmesi, öğretim eğitim imkanlarının iyileştirilmesi uğraşlarına devam eder.

1990 yılı şubat ayında İTÜ Vakfı Sosyal tesisleride Alexander Von Humboldt Vakfı’nın desteklediği bir toplantıda öğretim üyeleri de hazır bulunmaktadır. Toplantının ağırlıklı konusu YÖK ve üniversiteler yasasıdır. Şöyle anlatır: “Konuyla ilgili konuşmam genel olarak çok olumlu karşılandı. Sorular cevap lar arasında Makine Fakültesinden Prof. Dr. Mustafa Savcı ve Prof. Selahattin Anık, önce Fuat Bor’a yönetimleri sırasında hangi olumsuzluklara karşı çıktığını sordular. Anık ‘Bu soruyu Kafalı’ya sormak isterim’dedi. Tam cevaplamak üzereyken Avukat Kezban Hatemi bu cevabı kendisinin vermek istediğini belirterek devam etti.

-Rektör Kafalı’nın yönetiminde 1402’lik olmuş bir öğretim üyesinin bulunduğunu hiç işitmedik. Kafalı heryerde fikrini açıklamış tek yönetici kişidir. Üniversitenizi ayakta tutan tek kişidir. Nasıl olur da bunları bilmiyorsunuz diye çıkıştı.

İTÜ rektörlük makamının her devirde aynı zamanda siyasi iktidarların üzerinde durdukları çok önemli bir adres olduğu görülür. Kemal Kafalı’nın temsil ettiği süreçte ise Türkiye’de askeri yönetimlerden ANAP iktidarına kadar uzanan bir değişim yaşanmıştır.
Kemal Kafalı 1990 eylül ayında yaşadığı birdizi olayı naklederek şunları söyler: “Eylül ayı içinde İkinci Endüstri yel Kirlenme Sempozyumu yapılıyor. Toplantıda Bakan Vehbi Dinçerler de vardı. Rektör Prof. Dr Kayan’a Bakan Dinçerler’in Maçka ve Taşkışla binaları hakkında
bizim gibi düşündüğünü söyledim. Kayan bir aralık sözü binalara getirince Dinçerler benim gibi olumlu görüş belirtti ve Adnan Kahveci ile konuşacağını söyledi. Ayrıca Özal’ın konunun uzun süre kafasının içinde yer ettiğini ve bu konudan vazgeçmeyeceğini hatırlattı.”

1991 yılına gelindiğinde artık çok dikkat edilecek bir karar ortaya çıkacaktır. 27 Mart günü Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kemal Kafalı’nın İTÜ ile ilgili sözleşmesinin YÖK tarafından uzatılmadığı tebliğ edilir. Kemal Kafalı “Hiç ilgilenmedim. Zira konu benim değil, üniversitenin şahsiyeti ile ilgili bir husustu” der.

(Soldan) Prof.Dr. Kemal Kafalı ve Muzaffer Kafalı, Prof. Dr. Mesut Savcı ve eşi Bedriye Savcı Tarabya Oteli’nde bir davette.

 

29 Mayıs 1998 günü İTÜ’de meslekte 50 yılını tamamlamış olan mezunlara törenle mezuniyet ödülleri verilir. Plaket alanlar arasında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de vardır. Aynı gün Ayazağa’da Prof. Dr. Mesut Savcı, Prof. Dr. Teoman Özalp ve Prof. Dr.
Kemal Kafalı için benzer bir törenle elli yıllık mezuniyet ödülleri verilir. Ödül alanlar anılarını anlatırlar. Aynı gece Çırağan Sarayı’ndaki törende Fikret Narter, Galip Sağıroğlu, Abdi Dalfes, Prof. Dr. Kemal Kafalı ile bir masada buluşurlar.

Kemal Kafalı’nın İTÜ’deki 50 yıllık anıları şu satırlarla son bulur: “6 Temmuz günü Gemi İnşaatı Fakültesi dekan yardımcısı akşama diploma törenine katılıp katılamayacağımı sordu. ‘Evladım, ben Çemişkezekli Kemal Efendi değilim. Herşeyin bir usul ve yöntemi vardır.
Sizden herhangibir davetiye almış değilim!” dedim.

Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yapılan Cumhuriyetin 75. yılı töreninde ‘Türkiye’de Gemi İnşaatı’ konulu konuşmam vardı. Gemi bölümünün başkanının beni takdiminden sonra Yıldız Teknik Üniversitesi’nin rektörü değişik hizmetlerimi belirtir övücü bir konuşma yaptı. Bütün salon beni uzun süre ayakta alkışladı. Kardeş bir üniversitenin bu şekilde değerlendirmesi gurur verici oldu.”

Kemal Kafalı, evinde dinlenme imkanını bulduğu saatlerde suluboya tablolar yapardı. Bu tablolar kendisinden kalan hatıralar arasındadır.

 

18 telif kitap, 60’dan fazla makale, Hollanda, İngiltere, Amerika, Fransa’da yayımlanmış 18 adet bilimsel ve teknik yayın, çok sayıda konferans, gazete makalesine ilave olarak, asfalt tankeri, L.P.G gemisi, süratli sörvey gemisi olmak üzere 20’den fazla geminin dizaynerı olan ‘Hocaların Hocası’ Prof.Dr. Kemal Kafalı 13 Eylül 2008 günü vefat etti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Bunları da beğenebilirsin