Denizcinin anasayfası

Yunanistan Denizcilik ve Ada Politikaları Bakanı: Christos Stylianides

“The Smile of the Child- Bir Çocuğun Gülümsemesi” programı çocuğa ve aileye sağlık alanında yardım toplayan bakanıdır.

“The Smile of the Child- Bir Çocuğun Gülümsemesi” programı 2 milyona yakın çocuğa ulaşmıştır.

Bir fotoğraf daha ekledim; Christos Stylianides’i Atina’daki Zappeion Megaron Hall’daki “Bir Çocuğun Gülümsemesi” hareketine katılarak 2019’da 250.000’e yakın destek sağlayan’u o çağrı gününde göstermektedir ve kendisine bir anı heykeli armağan edilmiştir.

Yunanistan Denizcilik ve Ada Politikaları Bakanı Christos Stylianides şöyle seslenmiştir. “24 yıl önce bir çocuğun hayatı solmuştu, yerini ‘Çocuğun Gülümsemesi’ aldı. Ülkede binlerce çocuğa aktarılan ve etkileyici bir boyut kazanan bir gülümseme ve ötesi. Bu gülümsemenin ne kadar değerli olduğunu bugün anlıyoruz. ‘Çocuğun Gülümsemesi’nin başardıklarının , toplumumuz için tüm güçlerin bir araya gelmesinin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz”.

Delmar Safety

Yunanistan’da “Denizcilik ve Ada Politikaları Bakanı” var.

Neden Christos Stylianides konusunda anlatım yapmak istiyorum?
Çünkü komşumuz Yunanistan’da “Denizcilik ve Ada Politikaları Bakanı” ve Denizcilik ve Ada Politikaları Bakanlığı var.
Türkiye’de yok!
Zaten olsa olsa “Türkiye Denizcilik Bakanlığı” olur.. Adası yok…
Hiç ayağa kalkınmasın. Osmanlı Devleti’nde Yunanistan’ın aladığı biçimde bir ada nedir, ada ve adaların önemi kavramı yoktu.
Ada kavramı yoktu, bana göre yine yok!
Zaten adalar da kalmamıştır. Yunanistan II.Dünya Harbi’nde Müttefikler yanında harbe girdiğinden daha Potsdam Konferansı’nda tüm Ege Adaları Yunanistan’a verilmişti.

Müttefiklerin II.Dünya Harbi sonrasında toplandıkları Potsdam’daki Cecilienhof Sarayı’nı gezdikten sonra sarayın önünde çekilmiş fotoğrafım.

 

Türkiye’ye kalan kalan adacıklar tamamıyla boştur!

Ege’den neredeyse Akdeniz’ın Batı sınırına kadar uzanan sahillerinin karşısındaki adacıkların pek farkında olduğumuz da söylenemez. Ama komşumuz Yunanistan birier birer bu adacıklara yerleşmektedir ki, bunu basından “İşgal ettiler” başlıklarıyla duyarız… Sonrası derin bir sessizliktir!

Yunanistan’ın ne kadar adası ve adacığı vardır, tespit ettim;

Yunanistan Ege’de, Kiklad Adaları; Argo-Saronik Adaları; Oniki Adalar; Akdeniz’e doğru Ege Denizi son sınırında ve İyonya Adaları olmak üzere çok sayıda adaya sahiptir ve dikkate alınacak en az boyuta bağlı olarak tahminler 1.200 ile 6.000 arasında değişmektedir.
Yerleşik adaların sayısı çeşitli şekillerde 227 olarak verilmektedir.

Türkiye’nin Kuzey Ege’den başlayarak Ege’de kaç adası ve adacığı vardır?

Türkiye’nin tüm sahilleri olmak üzere 500 adası veya adacığı vardır. Kuzey Ege’deki en büyük adası Gökçeada’dır. “Ada” olarak yazılanların hemen büyük çoğunluğu adacıktır.

Büyük çoğunluğu ile adacıklar bilgi kaynaklarında “Ada” olarak verilmektedir.
Bölgeleriyle ve isimleriyle bu adacıklar şöyledir; Güvercin Adası Bayrak Adası,Çil Adası,
Dalaman Adası, Dalyan Adası, Dipburnu Adası, Gökada, Güvercinada,İkice Adası,Karahayır Adası, Altınada, Kuyulu Adası, Panayır Adası, Saplı Ada, Sandal Adası, Su Adası, Yeşilada, Akoğlu Adası, Akvaryum Adası, Aslı Adacığı, Büyük İlyosta,Büyük Maden Balık Adası, Büyükkaraada, Cunda veya Alibey Adası, Çiçek Adası, Çıplak Ada, Gizlikayalar, Haşır Adası,
Kalamopulo, İkizkayalar,Kalemli Kamış veya Kara Ada, Kara Ada (Kalamo), Kara Ada (Kodon)
Kayabaşı veya Taş Adası, Kız Adası, Kızlarmanastırı, Kumru Adası, Küçükmaden Adası, Yalnız 3
Ada, Küçük Karaada, Melina Adası, Mırmırcalar Pınar Adası, Sazlıada Taşlı Ad, Tavuk Adasıı,
Tūzüner- Yelken Adası, Yellice Adası, Küçük İlyosta , Topan Islanı, Yumurta Adası, Yuvarlak Adası’dır.

Muğla Bölgesindeki adalar; Akçalı Adası, Alagün Adası, Baba Adası, Badem -Bedir Adası, Boncuklu Büyükkiremit Adası, Çatal Adası, Çavuş Adası, Çelebi Adası, Değirmen Adası, Delikada, Deliktaş Adası, Dişlice Adası,Fener Adası, Geçit Adası, Göcek Adası veya Saint Kiriaki, Görecek Adası, Güllük İkiz Adası, Hasan Hüseyin Adası, İçada Kameriye, Kara Ada, Gökova, Kara Ada (Bodrum) Karaca Adası, Karga Adası, Kargı Kargıcıkbükū Adası (Çorak Ada), Katrancık Adası, Keçi Kızılada, Kızılada, Marmaris, Kızılada, Kayrak Adası, Sömbeki Adası, Kızılağaç Adası, Kiseli Kocaada Küçūk Tüllüce Adası, Küçük Tavşan Adası, Küçükkiremit Adası, Metelik Nar Adası, Orak Adası, Orata Orhaniye Adası, Palamütbükü Adası, Peksimet Adası,Pırasa Adası, Güllūk Pırasa Adası, Turgutreis, Salih Ada, Sıçan Adası, Turgutreis Sōğüt Adası, Suluca Şehir Adası, Şövalye Adası (Zeytin Adası), Fethiye Taşlıcaada- Tavşan Adası, Fethiye Tavşan Adası, Hisarönü Tavşanbükü Topan Adası, Marmaris, Topan Adası, Turgutreis, Toprak Adası veya Vardalkapı Turgutreis Çatal Adası, Tüllüce Uzunada, Hisarönü- Yassı Ada, Turgutreis
Yassıca Adaları, Yediadalar, Yılan Adası, Güllük Yılancık Yılanlıada Zeytin IAdası, Sömbeki Zeytinli Adası, Fethiye Zeytinli Adası, Gökova Ziraat Adası.

Bodrum Belediyesi ekipleri, geçen sene 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Cumhuriyetin ilanının 100. Yılı etkinlikleri kapsamında, koylarda ve adlarda bayraklama çalışması başlattı.

Bodrum açıklarında bulunan adalar ile eşsiz güzellikteki koylara bayrak direkleri dikerek Türk Bayrakları asan ekipler çalışmalarına ilk olarak Yassı Ada’dan başlamıştı.

İlk safhada; Adaboğazı (Akvaryum Koyu) iç ve dışı ada ile Adaboğazı Burnu, Çelebi Adası, Haremtan Koyu ve Karaada Yassı Ada, Karaada Fener Burnu, Karaada Yarlı Koy’a direkler dikilerek Türk Bayrağı dalgalandırıldı.

Belediye ekipleri, Kargıcak Koyu, Kargı Adası, Orak Adası, Pabuç Burnu, Kissebükü Koyu, Çatal Ada, Çiftlik Eşek Adası, Kızılburun, Sarnıçlı Koy, Mazı Köpek Taşları ile diğer tespit edilen koy ve adalarda da belirli bir plan dahilinde çalışmalarına devam edeceği belirtiliyordu.

“Kıssa’dan Hisse” derler… Diğer belediyeler kalan adacıklara Türk bayrağı direği dikiyor mu, oralarda Türk bayrağı dalgalanıyor mu?.. Belediyelerden “Türk bayrağı” amaçlı olarak topluma yönelik katkı amaçlı bir duyuru var mıdır?
Devlet adına böyle bir milli hareket sahiplenilmiş midir?

“Her adaya bir Türk Bayrağı” diyerek, böyle bir milli dava adına; Milli Savunma Bakanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, günümüzde önemi giderek artan Deniz Kuvvetleri Marmaris Aksaz Üssü Komutanlığı, tüm şubeleri ile Deniz Ticaret Odası, vatan sevgisiyle onur duyan tüm varlıklı müteşebbisler ve şirketler, özellikle Ege sahilindeki belediyeler, kültürel toplum örgütleri, hiç olmaz ise kalan adacıklarımıza Türk bayrağı direği dikmek ve Türk bayrağı toka etmek ve dalgalandırma adına harekete geçmişler midir?

Tanıdığım Themistokles Vokos’u anlatmak

Bir Londralı Yunanlı olan Themistocles Vokos ’un Seatrade Dergisi’nin bünyesinde yaratılmış olan “Posidonia Denizcilik Fuarı” bir dünya deniz ticareti gövde gösterisidir. Ben Seatrade Dergisi’nin hayli yıllar Türkiye temsilcisi olarak çalıştım ve bu vesile ile Themistokles Vokos’u da tanıdım. Benim için olduğuna inandığım bir süreçte İstanbul’a gelmişti. Beşiktaş’taki Conrad Bosphorus Hotel’de kalıyordu ve beni davet etmişti. Bana Lloyd’s of London Press’den ayrılmamı ve sadece Seatrade ile çalışmamı önermişti.

Muhteşem değerli ve Yunan deniz ticaretine dair çok derin görüşlere sahip bir şahsiyetti. Yunanistan’da Naftiliaki isimli daha bölgesel bir denizcilik aylık dergisi de yayınladı. Başında kardeşi vardı. Ben Lloyd’s of London Press’i tercih edince Seatrade ve Naftiliaki ile
çalışmalarım sona ermişti.

Lloyd’s Ship Manager aylık dergisi bünyesinde “ Lloyd’s Exposhipping” fuarcılık atılımı vardı. Genel Yayın Yönetmeni Alan Condron ile “Exposhipping İstanbul” tasarımını gerçekleştirdik.. Bu atılım asla destek görmedi, sahipsiz kaldı ve hatta kıskançlıkla başkalarına ve başka isimlere intikal etti.

Aradan bunca yıl geçmiştir.. Şimdilerde Türkiye’de “Exposhipping..” şemsiyesi altında bir uluslar arası denizcilik fuarı tesisine çalışılıyor. Daima çok başarılı olmasını dilerim.

Bu yılki Posidonia Fuarı’nda İMEAK heyetinin Yunanistan Denizcilik ve Ada Politikaları Bakanı Christos Stylianides ile bir davette bir araya geldikleri okumuştum.

Christos Stylianides kimdir… 

Christos Stylianides Lefkoşa doğumludur

13 Eylül 2023’ten bu yana Yunanistan’ın Denizcilik ve Ada Politikası Bakanı olarak görev yapan Kıbrıslı Rum siyasetçidir. Eylül 2021’den Mayıs 2023’e kadar Yunanistan’ın ilk İklim Krizi ve Sivil Koruma Bakanı olarak görev yaptı. 26 Haziran’da iktidardaki Yeni Demokrasi Partisi’nden (ND) Yunanistan Parlamentosu Üyesi seçildi. Daha önce 2014-2019 yılları arasında İnsani Yardım ve Kriz Yönetiminden sorumlu Avrupa Komiseri olarak görev yapmıştır.

2014 yılında Avrupa Konseyi tarafından Avrupa Birliği’nin Ebola Koordinatörü olarak da atanmıştır. Mayıs 2014 Avrupa seçimlerinde de Avrupa Parlamentosu Üyesi seçildi ve 31 Ekim 2014 tarihine kadar görev yaptı.

Mayıs 2021’de, Avrupa Komisyonu’nun AB dışında din veya inanç özgürlüğünün desteklenmesinden sorumlu Özel Elçisi olarak atandı ve Yunanistan İklim Krizi Yönetimi ve Sivil Koruma Bakanı olana kadar (Eylül 2021) bu görevde bulundu.

Stylianides daha önce Hükümet Sözcüsü olarak görev yaptı (1998–1999 ve 2013–2014) ve 2006’dan 2013’e kadar Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti Parlamentosu üyesiydi. Avrupa Parlamentosu üyesi olarak Bütçe Komitesi üyesi ve Bütçe Komitesi yedek üyesi olarak görev yaptı. Aynı zamanda ABD ile ilişkilerden sorumlu Delegasyon üyesi ve İsrail ile ilişkilerden sorumlu Delegasyonun Yedek Üyesiydi.Haziran 2023’de Yunanistan parlamento seçimlerinde Yunanistan Parlamentosu’na seçildi.

Lefkoşa’dan başlayan aile öyküsü 

Stylianides, bir esnafın oğlu olarak Lefkoşa’da doğup büyüdü. 1984 yılında Yunanistan’ın Selanik kentindeki Aristoteles Üniversitesi’nden diş doktoru olarak mezun oldu. Daha sonra Harvard Üniversitesi John F. Kennedy School of Government’da Uluslararası Kalkınma
alanında yönetici eğitimi aldı. Bunu siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler ve Avrupa Kurumları alanlarında lisansüstü seminerler izledi.

Çetin bir Avrupalı” olarak kabul edilen Stylianides, siyasi sahnedeki birçok kişinin başlangıçtaki güüvenmemesine rağmen, Siyasi Modernizasyon ve Yenilik Hareketi’nin kurucularından olduğu 1990’ların ortalarına kadar Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne katılımını savunuyordu.

Kıbrıs Adası’nın geleceği hakkındaki görüşleri

Her ne kadar Stylianides geniş kesimler tarafından liberal bir eğilim olarak görülse de, Kıbrıs’ın yeniden birleştirilmesi konusunda daha uzlaşmacı bir yaklaşım benimsediği gerekçesiyle siyasi meslek anlayışı her zaman merkez sağ Demokratik Ralli Partisi DİSİ’den yana oldu.

Annan Planı olarak bilinen ve 2004’te yapılan referandumda, adanın bölünmüşlüğüne son verilmesi ve kavgalı iki toplumun iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyonda yeniden birleştirilmesi çağrısında bulunan, Birleşmiş Milletler’in aracılık ettiği tartışmalı Kıbrıs Planı’nı destekledi. Plan, Kıbrıslı Türklerin çoğunluğu tarafından kabul edildi, ancak Stylianides’in bu yaklaşımı “Kıbrıslı Rum kardeşler” tarafından ezici bir çoğunlukla reddedildi.

26 Haziran 1958 Lefkoşa doğumlu olan Christos Stylianides, Kyriakos Mitsotakis’in başbakan olduğu Yunan hükümetinde 12 Eylül 2023’den buyana Yunianistan Denizcilik ve Ada Politikaları Bakanı olarak görev yapmaktadır. Bu görevi Ioannis Varvitsitis’den devralmıştır.

Yunanistan Denizcilik ve Ada Politikaları Bakanı olarak Christos Stylianides
Resmî verilere göre; Ege’de, Kiklad Adaları; Argo-Saronik Adaları; Oniki Adalar; Akdeniz’e doğru Ege Denizi son sınırında ve İyonya Adaları olmak üzere 1.200 ile 6.000 arasındaki ada, adacık ve kayalıklardan sorumludur. Bu adalardan yerleşik olanların sayısı 227’e
yükselmiştir.

Zaman zaman “Adamıza da çıktılar” diye yanıp sönen şikayetler duyulsa da, Yunanistan Cumhurbaşkanı dahi o saman alevi gibi parlayıp sönen adacıklara çıkmakta ve oradaki Yunanistan yerleşimini, Yunan Sahil Güvenlik Komutanlığı adına yapılan tesisi, oraya
yerleşmesi teşvik edilen aileleri ziyarete devam edeceklerdir. Hele Christos Stylianides Yunanistan Denizcilik ve Ada Politikaları Bakanı olarak bu adacıklarla ilgilenmek ve zaman zaman ziyaret etmek sorumluluğundadır.
Anlattıklarım bir “Köşe Kapmaca” değildir. Ben sadece tarihin sayfalarından gelerek anlatıyorum. Hiçbir şövanist görüşe de sahip değilim. Yunanistan komşumuzdur.

Sadece senelerdir yazdığım gibi; “Sen, kalan adacıklarına bile sahip çıkmaz isen, başkaları gelir kendi bayrağını da diker!”

Osmanlı Devleti

Adaları da çoktan gözden çıkartmıştı.

Balkan Harbi’ne ait anıları son derece değerli olan Kurmay Yüzbaşı Ali Rıza Bey’in çocuklarından biri Mayın Filosu Kurmay Başkanı idi. Ben stajyer teğmen iken tanıdım.

Diğeri ablası Atıfet Çiloğlu idi. Amerikan Kız Koleji mezunu çok değerli bir hanım idi. Gayrettepe’deki evinden başlayarak

Maltepe’de sona eren yaşamına kadar Atıfet Hanım’ı tüm yalnızlığı içinde tanıdım. Emsalsiz bir hanım idi ve yaşamı kahırla dolu geçmiştir. Kartal Mezarlığı’nda yatmaktadır.

Babasının Hatıratı’nı senelerce bana vermekten çekinmiştir. Bu konuda ailece gizlemek istedikleri çok acı bir gerçek vardı. Sonunda torun Murat Denizeli, Halasının vefatını takiben bu hatıratı bana teslim etti. İkisi de hayatta değildir.. Hatırat’a “Elveda” adını verdim. Alfa Yayıncılık, satışı düşük olacağından haklı olarak, ancak bana gösterdikleri ilgi nedeniyle bu hatıratı yayınlanmıştır. Adalar konusunda belgelere dayalı felaketi, günümüzde Yunanistan’a karşı bir husumet anlayışı ile değil, sadece bir tarih kavramı ile aktarmak istiyorum. Herkes günümüzde komşuluk ilişkileri içinde huzur ile yaşasın derim. Ancak bu tarihi gerçeği özetle Topçu Kurmay Yüzbaşı Ali Rıza Bey’in “ Elvada” başlığıyla yayınladığım hatıratından özet olarak nakledeceğim;

Donanma Çanakkale’de
Hatırat’ta şöyle anlatılır; Donanmaya mensup gemiler Albay Tahir Bey komutasında 30 Kasım 1912’den itibaren peyderpey Çanakkale’ye intikal ettiler. 7 Aralık 1912’de Albay Tahir Bey’in yerine Donanma Kumandan Vekili olarak atanan Albay Ramiz Bey Yunanlılara karşı savaşa girmek yerine, gemilerin acilen onarıma alınmasını istiyordu.

Artan israrlı talepler karşısında Bahriye Nezareti Osmanlı Donanması’ndaki yenileme heyetinden Albay Black’i Çanakkale’ye gönderdi. İngiliz albayın raporu da gemilerin acilen onarıma alınması yönündeydi. Bahriye Nezareti, Donanma Komutanı’nın raporuna güvenmemiş, İngiliz uzmandan rapor istemişti! Sayıca büyük bir kuvvet zannedilen harp gemilerinin önemli kısmı yarım asırlık bir ömre ulaşmış, teknik özelliklerini yitirmiş, harp gücü önemsenmeyecek haldeydiler. Makineleri bakımsızlıktan durmadan arıza yapmaktaydı, seyir donanımları çok eski ve hatta birçoğunda miyar puslaların ayarları bozuktu. Topların nişangâhları kullanılamıyordu, sualtı kesimlerindeki sacların (Karinası) durumu bir başka tehlike arzediyordu.

Donanmanın acıklı durumu, çok daha tehlikeli ve vahim bir durumu ortaya çıkartmaktaydı; Yunanlılar Ege Adalarının tamamını işgal ederek kendi topraklarına katmak üzereydiler. Böyle bir istila, ayni zamanda Ege Deniziyle Rumeli toprakları arasındaki ulaşım yollarının kesilmesi, Çanakkale Boğazı’nın kuşatılması olurdu.. Donanmanın ne olursa olsun Yunan Donanmasıyla savaşa girmesi tek kurtuluş umuduydu.

Osmanlı Devleti’nin asıl en büyük düşmanı İtalya idi…

İtalyanlar’ın ardından Yunanlılar Ege Adalarını diledikleri gibi işgal ediyorlar

1911 ve 1912 başlarında önce İtalyanların işgaline maruz kalan Ege Adaları, ardından Yunanlılara peşkeş çekilecek ve bu saldırılara karşı koyacak hiçbir Osmanlı askerî gücü olamayacaktır. Nitekim Ocak 1912’de İtalyan kruvazörü Piemonte, Soldati Artigliere ve Artigliere ve Garibaldino muhripleriyle Kunfuda Körfezi’ndeki çarpışmalarda Ayintab, Bafra, Gökcedağ, Kastamonu, Muha, Ordu ve Refahiye ganbotlarını ve Şipka mayın dökme yatını batıracaktır.

24 Şubat 1912 günü iki İtalyan zırhlı kruvazörü Beyrut Limanı’na yaptıkları baskınla, limanda yatan Avnullah ve Ankara torpidobotlarını batırmıştır. Bu baskında 58 denizci şehid düşmüş ve 108 denizci yaralı kurtulmuştur.

7 Nisan 1912 günü Sakız Adası önlerinde beş İtalyan harp gemisi görünmüş, 20 Nisan 1912’de Sakız Mutasarraflığı’ndan Sadaret Makamı’na gönderilen telgrafta “Düşman harp gemileri tarafından şimdiye kadar adanın hiçbir tarafına taarruz vuku bulmamıştır. Bu gemilerden biri Çeşme’nin Ilıcalar Körfezi’ne 200’e yakın mermi atarak Anadolu sahiliyle denizi tarayan ve kuzeyden güneye ve güneyden kuzeye doğru seyreden diğer harp gemilerine iştirak etmiştir”denilmektedir.

..İtalyan Donanmasıyla ve kara birliklerini taşıyan nakliye gemisinden Rodos’a yapılan çıkartmayla Rodos Adası’nın işgaline dair Midilli Mutasarraflığı’na gönderilebilen 13 Mayıs 1912 tarihli telgrafta Vali ve Defterdar ve Osmanlı Devleti’nin her kademe memurlarını,
Liman Başkanı’nı tutukladıkları, İtalyan memurları için birçok evi işgal ettikleri duyurulmaktadır.

Ayni tarihle Sakız Mutasarraflığı’ndan Dahiliye Nezareti’ne şu içler acısı telgraf gönderilmiştir: “Düşmanın Patmos ve civar adaları işgal etmesi haberi üzerine, bu hususu incelemek üzere Kalimnos Adası’na (Bodrum Yarımadası’nda Gümüşlük, Turgud Reis, Akyarlar’ın karşısı,
İstanköy-Kos Adası’ndan evvelki ada) gönderilen ve düşmanın tutuklamasına rağmen firara muvaffak olan Murad Efendi şimdi buraya geldi.
İtalyan donanması eşliğinde İtalyan birlikleri Leros Adası ile beraber Kalimnos Adası’nı da işgal etmişlerdir. Bütün mermurları hademelere varıncaya kadar tutsak ediyor ve alıp götürüyorlar..Bu bir hafta zarfında bütün Ege Denizinin askerî işgal altına alınması kesinmiş. Hristiyan memurları kendi hizmetlerinde kullanmaktalarmış. Bilginize arz olunur”

Aynı gün Leros Adası Kaymakamı’ndan da feryat dolu telgrafla adaya 500 kadar İtalyan askerinin çıkartıldığı, kendilerini savunacak bir güce sahip olmadıklarını, mevcut 14 kişilik jandarmayla tüm memurların esir alındığına dair durum Aydın Vilayeti’ne ulaştırılmıştır.
Adada Osmanlı bayrağı indirilmiş, yerine İtalyan bayrağı çekilmiştir. Osmanlı memurlarının ve gitmek isteyen halkın Magda vapuruyla adadan ayrılmasına müsaade edilmektedir.

Adanın yönetimine ait tüm resmi belgelerin teslimi için on gün mühlet verilmiştir!

15 Mayıs 1912 tarihiyle Sömbeki Adası Kaymakamlığı’ndan Dahiliye Nezareti’ne ulaşan telgrafta : “Düşman Pazar gününden beri Leros, Karyot, Kalimnos, Kerpe ve Kaşot adaları ile İncirli, İlyaki ve Herket nahiyelerini işgal etmiştir. İşgal olunan işbu adalar arasında İstanköy ile Sömbeki kalmıştır ki bunların da taarruza maruz kalacağı gidişattan anlaşılmaktadır”

24 Mayıs 1912 tarihiyle Rodos Liman Başkanı Birinci Sınıf Yüzbaşı Ahmed Neyir Efendi Kaptan’dan Bahriye Nezareti’ne gönderilen telgrafta 20 Nisan’dan buyana maruz kaldıkları saldırılar ve 3 Mayıs’ta Kitapçı Mehmed Efendi vasıtasıyla İtalyanların gönderdikleri ultimatom uyarınca kan dökülmesine sebebiyet verilmeden teslim olunmasını ihtar edildiği belirtilerek “Elimizde yeterli kuvvet ve cephane olmadığından ötürü çaresiz teslime karar verilmiştir.

Kılıçların alınmayacağı ve hatta görevlerimizi lâyıkıyla yerine getirdiğimize dair takdirlerini bildirmelerine rağmen Plistos sırtlarındaki zeytinliklerin ilerisine vardığımızda iki defa yaylım ateşi olunmuş ve bu sırada biri ağır diğeri hafif iki askerimiz daha yaralanmıştır. Ateşi müteakip verilen işaret ve çalınan boru üzerine ateşi keserek silahlarımızı teslim almışlardır.

Plistos’a vardığımızda biraz dinlendikten sonra Rodos’a müteveccihen hareket ettirildik. Yürütüldüğümüz yerlerden geçerken tesadüf eden yerli Rum ahalisi tarafından çok ağır hakaretlere maruz kaldık. Gece saat birde şehre vardık ve geceyarısından sonra 02.30’da bir nakliye gemisine bindirildik. Ertesi günü Amiralin yaveri gelerek beni ve arkadaşlarımı Bulgaria isimli bir ticaret gemisiyle Napoli’ye sevkettiler…

İtalyanların ardından Yunan Donanması Ege adalarını birer ikişer işgal ediyor

Balkan Harbi öncesinde Yunan Donanması, İyonya Denizi Filosu ve Ege Denizi Filosu olarak ikiye ayrılmıştı. Ege Filosu daha güçlü olup 5 Ekim 1912 deniz harbi öncesinde Phaleron’da Yunan Krallığının hedefi tüm Ege Denizi’nde hâkimiyeti ele geçirmek, Anadolu ile Balkanlar arasındaki irtibatı kesmekti ve bu hedefe varması için güvendiği asıl güç Yunan Donanmasıydı.

Planlanan stratejiye göre Çanakkale Boğazı’nın güneyinde bir deniz üssü kurarak Osmanlı Donanması’nın Çanakkale Boğazı’ndan çıkışını engellemek ve Anadolu sahillerinden Trakya ve Makedonya’ya giden ticaret gemilerinin önünü kesmek amacıyla harekat yapılacaktı.
Bu amaçla öncelikle Çanakkale Boğazı’nın girişindeki en hakim mevki olan Limni Adası ve Bozacaada işgal edilecekti. Heriki ada Yunan Donanması’nın lojistik ikmal ve destek üssü olduğu kadar, ileri harekat üssü olarak hazırlanacaktı. Ancak Ege’yi bütününde Yunanistan
hakimiyetine almak için Yunan Donanması sırası ile Limni, İmroz, Semadirek, Midilli, Sakız Adaları’nın işgali için kara ordusuyla müşterek kuşatma ve asker çıkartma harekâtlarına başlamıştır.

Limni Adası’nın işgali için Yunan Donanması ada önlerine gelmiş ve öncelikle adanın teslim olması için ada mutasarrıfı (En büyük Mülkî yönetici) ile yapılan görüşmelerden bir sonuç alınamayınca, 8 Ekim 1912’de 20’nci Piyade Alayının iki taburunu Çimandra Köyü sahilinden adaya çıkarmıştır. Yunan Donanması’nın adaya kuşatmasından ve karaya birlik çıkartılmasından sonra, yeryer Türk mahalleleri kuşatılmış ve halk tutsak edilmiştir. Yunan ordusunun adaya çıkışı, adada yaşayan Rumları sevindirmiş ve Türk halkına büyük eziyetler yapılmaya başlanmıştır.

Cezayir Bahr-i Sefid Valisi Ekrem’in Dahiliye Nezareti’ne 3 Kasım 1912 tarihinde çektiği telgrafta, Limni Adası’nın Yunanlılar tarafından işgal olunmasının ardından adadaki memurların ve polislerin gözaltına alınarak nakliye gemileriyle Pire’ye götürüldükleri haberini vermiştir.
Cezayir Bahr-i Sefid (Ege ve Akdeniz Vilayetleri) Valisi Ekrem 19 Ekim 1912 tarihinde Harbiye Nezareti’ne gönderdiği telgrafta şöyle demektedir: “Yunan Donanması Limni Adası’na geldi ve adanın teslimini mutasarrıflığa teklif etti. Bu cür’et Limni’nin askersiz bulunmasından ileri geliyor. Midilli’de ve Sakız’da bulunan askerî birliğimizin İzmir Fırkası’nca celbine teşebbüs olunması üzerine mevcut askerlerimizin behemahal burada bırakılması dünkü gün Dahiliye Nezareti’ne yazılmış idi. Bunların alınmaması ve kumandanlarının dahi yanlarında bırakılması için hemen emir verilmesi gerekmektedir”

Limni Mutasarrıflığı’ndan Ordu Başkumandanlığı Vekâleti’ne yollanan bir başka telgrafta adanın işgalinin başladığı şu şekilde anlatılmaktadır; “Yunan karaya asker ihraç etti.

Kasabadan iki saat mesafede ve askerimizin karargâh ittihaz ettiği karayı istila ederek merkeze doğru ilerlemekte olduğu şu dakikada tahakkuk etti. Artık kuvvetimizle irtibatımız kesildi. Kasaba üzerine inmektedirler. Tek kurtuluş umudumuz ve hayatımız donanmamızdır. Son sözümüz imdat, imdat, imdat. Ne olursa olsun fedakarlık gösterilerek Osmanlı’nın şanı ve haysiyetini ve vatanımın kıymetdar parçasını bu kadar adi bir düşman elinden hemen kurtarılması arz olunur”

İmroz Kaymakamı Lütfü’nün 21 Ekim 1912 tarihinde Dahiliye Nezareti’ne gönderdiği telgrafta Yunan Donanması’nın Mondros Limanı’na asker çıkardığı, 40 kadar askerle savunma yapıldığını, Pire Karyesini ele geçirdiklerini, 4 jandarma askerini esir aldıklarını, şehri de ortadan çevirmeye başlayarak işgal ettikleri belirtmektedir. Ayrıca İmroz’un da işgalinin pek yakında gerçekleşeceğini, bunun için Osmanlı Donanması’nın hızla yardıma gelmesini istemektedir.

Sakız Adası’nın İşgali de ayni ıstıraplarla ve acz ile doludur; Yunan Ordu Kumandanı Selanik’te ki İkinci Tümen emrinde bulunan birliklerini hazırlayarak, 21 Kasım 1912 tarihinde Selanik Limanı’nda toplamış ve 23 Kasım günü Sakız Adası önüne gelerek Kondari mevkiinde çıkarma harekâtına başlamıştır. Bu arada Yunan ordusunun işgal ettiği adalardan Kolimnos’da ki kiliselerde Yunan Kralı adına dînî ayinler yapıldığı, ada halkının bir kısmının sadık davranmadığı bilgisi Sakız Mutasarrıfı Fevzi tarafından Dahiliye Nezaretine bildirilmiştir.

Sakız Mutasarrıfı Nazım Efendi’nin 26 Kasım 1912 tarihinde Dahiliye Nezareti’ne çektiği telgraf ile Sakız Adası’nın durumunu şu şekilde açıklamaktadır; “Bir gün muharebeden sonra kasabanın tahliyesi askerler açısından daha münasip görülmesi üzerine acizleri askerlerimizle ada dahiline çekildim. Bilumum jandarma zabit ve efradıyla polis komiser efradı beraberimdedir. Düşman kuvvetinin bir kısmı Karies Kariyesi’ni işgal etmiş ise de hakim tepeleri tutmuş olan askerî gücümüz düşmanı ileri bırakmamıştır. Düşmanın mevcut kuvveti
iki torpidosunun himayesinde biraz iş görebildiğinden Osmanlı Donanması’nın bir hareketi düşmanın perişan olmasını sağlayacağı, mevcut durumun şimdilik müsait bulunduğu ve bir yüksek irade var ise Çeşme Müsteşarı vasıtasıyla emir ve tebliği arz olunur”

Yunanistan Potsdam Konferansı kararları ardından tüm Ege Adaları’nın sahibi olacaktır. Hadi gelin, kalan adacıklarımıza hiç olmaz ise, bir Türk bayrağı dikelim…

 

 


Bunları da beğenebilirsin