Denizcinin anasayfası

Geçmiş olsun Osman Öndeş

Bu hafta sonu, Türk Denizcilik tarihi duayeni, değerli dostumuz, değerli ağabeyim, gazeteci yazar Osman Öndeş’i evinde ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. Kendisi ciddi bir rahatsızlık geçirmesine rağmen, her zamanki misafirperverlikleri ile eşi Mutlu Öndeş'le birlikte bizleri kabul ettiler.

 

 

Osman Öndeş ve eşi Mutlu Öndeş bizlere çok güzel bir de sürpriz hazırlamışlar. Dedesinin resmini ve dedesine ait Meç’i İlkfer Denizcilik Müzesi’ne hediye ettiler.

Delmar Safety

Resimde, sağ taraftaki dedesi Avnillah Ganbotu’nun Kaptanı Ordulu Nazif (Ayyıldız), yanında de kardeşi Mazhar (Ayyıldız). Seferberlikte itfaiyeci olarak görev yapan Mazhar  Bey, Cağaloğlu’nda Ayyıldız Kırtasiye Mağazası’nın kurucusu idi. 

 

Ailede Bahriyeli geleneği var

Osman Öndeş, Deniz Harp Okulu 1954 mezunudur. Babası Nurettin Öndeş de Deniz Harp Okulu mezunu ve Yavuz Zırhlısı’nın son çarkçıbaşılarındandır. Dedesi Ordulu Nazif Bey de Heybeliada Bahriye Mektebi (Deniz Harp Okulu) mezunudur.

Ordulu Nazif Bey 1910 yılında Beyrut’taki Avnillah Ganbotu’na kaptan olarak atanır. 24 Şubat 1912’de batırılan Avnillah Ganbotu’nda iki subay ile 49 denizci şehit olur. Yaralananlardan biri de Kaptan Ordulu Nazif Bey’dir. Beyrut’ta 6 ay tedavi gören Ordulu Nazif Bey daha sonra İstanbul’a döner ve Binbaşı rütbesiyle emekli olur.

 

İlkfer Denizcilik Müzesi’ne çok kıymetli hediye

Osman Öndeş, dedesi Ordulu Nazif Kaptan’ın mektebe girdiğinde verilen meçini İlkfer Denizcilik Müzesi’ne hediye ederek bizleri onurlandırdı. Bizlere hediye ettiği dedesinin resmi ve meçini, Müzemizdeki Osman Öndeş köşesine yerleştireceğiz. Kendisine bizlere göstermiş olduğu güven ve destek için çok teşekkür ediyoruz.

 

 

 

Hikayemize gelince;

Nejat Gülen’in in Şanlı Bahriye kitabının 210 sayfasında İtalyan savaşları başlıklı bölümde savaşı şöyle anlatmaktadır:
1911 Eylül ayı idi. İtalyanlar önce bir ültimatom verdiler ve 1 Ekim 1911’de Trablusgarp’a, 12 Ekim’de Bingazi’ye, daha sonra da Derne ve Tobruk’a çıktılar. İşgal edilen yerler Osmanlı toprakları idi ama sahilleri koruyacak Osmanlı gemisi yoktu. Bu tarihlerde donanmamız Ege’de dolaşmaktadır. Beyrut’a kadar gitmişler, geriye dönüyordu. Sakız Adası’nda iken, İtalya çıkarmalarını haber aldılar.

 

Bahriye Nezareti, Donanmanın Çanakkale Boğazını korumak için Çanakkale de kalmasına emir verdi, gemiler Nara Limanı’0na demir attılar.
İtalyanların Trablus çıkarmasına karşı İttihat Terakki’nin ileri gelen subayları, Libyalıları örgütlemek için çeşitli yollardan Libya’ya gittiler. Berlin Ateşesi olan Binbaşı Enver Bey, Paris Ateşesi olan Fethi Bey, Mustafa Kemal Bey karışık yollardan gizlice Libya gittiler. Bu kahraman subaylar oradaki yerlileri organize ederek İtalyanlar’a karşı savaştılar.
İtalyanlar, savaş gemilerinin topçu ateşi himayesinde sahilde çakılı kalmışlardı, daha içeri gidemiyorlardı. 1912 yılı geldi, İtalyanlar, Osmanlıların Trablusgarp asker göndermesini engellemek istiyordu. Savaştan önce, Osmanlılar’a ayaklanmış olan İmam Yahya ve İmam İdris’i baskı altına alabilmek için, Süveyş’e Peykişevket torpido kruvazörü ve 10 adet ufak ganbot yollanmıştı. Savaş çıktıktan sonra bu Ganbotlar Kızıldeniz’de nakliye için kullanıldılar.

Bu bölgedeki deniz kuvvetlerimiz Hicaz Komutanlığı’na bağlıydı. Gemilerin anavatanla telsiz bağlantısı yoktu. Kızıldeniz’de çeşitli limanlarda dağınık durumdaydılar. Aralarında fikir birliği olmadığı gibi, komuta birliği de yoktu. Ama hilafet bizdeydi. Tüm Müslüman ülkeler emrimizdeydi. Öyle sanılıyordu ama, Araplar İngilizlerle beraber Türk askeri sırtından vurmak için ellerinden geleni yaptılar. Hayalimiz bu, Mukaddes topraklar, Mekke, Medine.

Ganbotlarımız Konfide Limanı’na geldiler

İmam İdris, gemilerin Konfide Limanı’na geldiğini İtalyanlara bildirdi ve 7 Ocak 1912 de İtalyan gemileri bir baskınla limanda yatan 7 ganbotumuzu imha etti. Böylece İtalyan filotillası Kızıldeniz’de serbest hareket etme olanağına kavuştu.

Beyrut limanında da gemilerimiz vardı. İtalyan Amirali Revel, 2 kruvazör ve 1 muhrip ile 24 Şubat 1912’de Beyrut limanın önüne geldi. Limanda Avnillah zırhlı korveti ile Ankara torpido botu vardı. Avnillah’ın savaş gücü çok zayıftı, mürettebatı da noksandı. Beyrut limanı açık liman olmasına rağmen, İtalyan gemileri sahilde bağlı ve savaşmayı bile düşünmeyen bu gemilere ateş açarak batırdılar.

 

Beyrut Limanı’nda Avnillah’ın batığı

İtalyan donanması 18 Nisan 1912 günü Boğaz önünde gösteri yaparlar. Bizim donanma İtalyan donanmasını karşılayamadı, hatta karşısına bile çıkmadı. İtalyan donanması Çanakkale’yi bombalamaya başlar, bunun üzerine İngilizler ve Ruslar şiddetli protesto edince bombalamayı durdururlar. Karşılarına hiçbir savaş gemisi çıkmadığı içinde rahatlıkla Ege’deki 12 adayı işgale başladılar. Güçlü ve modern gemilerine güvenerek 17 Mayıs 1912 de Rodos’ tan başlayarak, sırası ile Ege adalarını işgal ettiler. Ünlü 12 Ada, böylece İtalyanların eline geçer.”

 

Osman Öndeş’in kaleminden, dedesiyle ilgili hatıraları

Osman Öndeş dedesi ile bir anısını paylaştı; “Dedem müthiş armadordu. Yelken ve  sitim devri olduğu için yelkenciliği ve gemiciliği çok iyi bilirdi. İncecik bir adamdı. Anlattıklarını hatırlıyorum.
Bundan sonra Dedesi ile ilgili anılarını Osman Öndeş’in kaleminden sizlerle paylaşmak istiyorum.

Dedem Ordulu Nazif Kaptan’ın anlattıkları
Yazan:Osman Öndeş Anne tarafından dedem Ordu’lu Nazif Kaptan olarak tanıdığım ve hayran olduğum bir şahsiyet idi. Çoğu Karadeniz insanı gibi babası Yunus Kaptan’ın İstanbul’a
göç etmesiyle Fener, Fethiye Draman, Zülüflü Sokak 138 No olarak hatırladığım ahşap bir evleri vardı. Bu eve bitişik olan diğer ahşap ev de onların idi ve orada anneannem Nahide Hanım’ın ablası Düriye Hanım yaşardı. Son derece yaşlı, incecik bir hanım idi.

Ben ilkokul üçüncü sınıfı Fethiye’deki okulda okudum. Babam makine zabiti olarak sanırım Adatepe Muhribi’nde idi. Annem de kayınvaldesi Hayriye Hanım’ın Üsküdar Doğancılar İmrahor’daki evinde ameliyat geçirmiş ablamla birlikte idiler. Nazif Kaptan, Heybeliada Bahriye Mektebi Güverte sınıfı mezunu idi ve öğrencilik yıllarına dair zaman zaman anılarını naklederdi. Sultan II.Abdülhamid, Meşrutiyet İhtilali, Sultan II. Mehmed Reşat ve nihayet Sultan Vahdettin devirlerini yaşamış, Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’dan Anadolu’ya İngilizlerin elkoyduğu Haliç’teki cephaneliklerden cephane ve silah kaçırmak suretiyle tam bir ölüm kalım mücadelesi içinde olmuştu.

Türk askerinin Gazze, Kudüs muharebelerindeki mücadelesinden ve yerli Arap kabileleri tarafından ihanete uğramasında derin üzüntüyle bahsederdi.

 

Geceyarıları nasıl cephaneliklere sızdıklarını da anlatmıştır. Fakat 1912’de Beyrut’ta istasyoner olarak bulunan Avnillah gunbotunun komutanı olarak İtalyan kruvazörü Grimaldi ve Ferrucio tarafından bombalanmasının anıları hep canlı kalmıştır. Bu olayı hatırladığım kadar anlatmıştı, ben de birkaç belge ilavesi yaptım; Osmanlı filosunda görev yapan çoğu zırhlının aksine, Avnillah sınıfı iki gemi (Diğeri Ankara) 1870 İtalya’da 1906 yıllarında yine İtalya Ansaldo’da yenilenmişlerdi. Fakat bu gemiler artık açıkca çağ dışı nesneler halindeydiler. Mevcut toplarından ikisi sadece baş tarafa, diğer ikisi ise kıç tarafa ateş edebiliyordu.

1911 yılı sonlarında Ankara ve Avnillah ganbotları Beyrut’u korumak düşüncesiyle İstanbul’dan Beyrut’a intikal etmişerdi. Avnillah, 24 Şubat 1912’de Beyrut Muharebesi’nde iki İtalyan zırhlı kruvazörü tarafından baskına maruz kaldı. Liman içinde demirde yatan Ankara ganbotu olduğu yerde batarken, daha sığ suda olan Avnillah ganbotu da güvertesi çoğunlukla sukesimi hizasında olmak üzere dibe oturdu. Fakat her iki gemi de hiç karşılık verilemeden batırıldı.

 

 

İtalyan kruvazörü Garibaldi 6.000 yardadan 10 ve 8 inçlik toplarıyla atışa başlamış ve ardından yakın mesafeden Whitehead torpidolarıyla önce Avnillah’ın işini bitirmişti. Avnillah, limanın sığ kısmında güvertesi su üstünde kalacak şekilde battı, alevler içinde kaldı ve mürettebatının yarısını kaybetti.

Avnillah’tan yaralı olarak kurtulan Dedem, hayli zaman Beyrut’taki bir hastaneden tedavi gördüğünü anlatmıştır. İyileştiği bir gün Avnillah’a gitmiş ve orada bulduğu bir ahşap resim çerçevesini hatıra olarak almış. Beyrut İngiliz konsolosu zaman zaman kendisini ziyaret eder, hatırını sorarmış. Bu çerçeveyi görünce kendisinden emaneten rica etmiş ve bir süre sonra Avnillah gunbotunu yanarken temsil eden yağlıboya bir tablo ile bu çerçeveyi kendisine vermiş.
Bu tablo Dedemin odası duvarında asılı idi. Bana armağan etmiştir… Yıllarca çalışma odamın duvarında asılı idi. Oramiral Metin Ataç komutanımızın çok değerli deniz müzeleri açmak gibi
çalışmaları sırasında İstanbul Deniz Müzesi’ne “Teşhir edilmesi” şartı ile hibe ettim. Hiçbir zaman sergilenmedi.. İmkan olsa geri almak isterim!

I. Dünya Harbi yıllarında İngiliz Kraliyet Donanması Birinci Dünya Harbi sırasında Beyrut’a baskın düzenlediğinde, Avnillah’ın gövdesi liman mendireğinde hâlâ görülebiliyordu. Arşivlerde fotoğrafları vardır.

 

Nazif Kaptan, sarsılmaz bir Atatürk hayranı bahriyeli idi. Soyadı Kanunu ilan edildiğinde “Ayyıldız” soyadını almış. Güverte binbaşı rütbesinde iken emekliliğini istemiş ve bir süre Karadeniz’de limanlarda batmış olan ticaret gemilerinin çıkartılması konusunda çalışmış. Çok sakin görünen, asla yüksek sesle konuşmayan, çelik yay gibi bir Karadeniz uşağı idi. Hemen her akşama doğru Draman’daki evinden çıkar ve bastonu ile taşlara vura vura Fener Vapur iskelesi yanındaki sessiz sakin bir lokantaya giderdi. Bunlara o yıllarda meyhane denirdi.
Orada saatlerce ve çoğunlukla gece geç saatlere kadar arkadaşlarından Modelci Hakkı Bey ve bir iki arkadaşı ile sohbet eder ve zaman zaman da yine Fener’deki gemi hurdacısı İlhami Söker’in tezgahına gider, İlhami Bey ile sohbet edermiş.

Bana anlattığı şekilde, bu hurdalığa girildiğinde sol tarafta sökülen gemilerden çıkan bazı kullanılabilir dümen simidi, dümen, miyar pusula, lumbuz, kamara ahşap parçaları vs olurmuş. Bandırma vapuru da orada sökülürken, hatta sona gelindiği bir gün imiş. İlhami Bey, dedeme gemilerden çıkartılan kamaralardaki ahşap bardaklık raflardan ikisini hatıra diye vermiş. Bunlar bana hatıra kalmıştır ve çalışma odamın duvarındadır.
Ordulu Nazif Kaptan Fener, Fethiye Draman Zülüflü Sokak’taki evinde yaşama veda etti. Kabri Edirnekapı Mezarlığı’ndadır.

 


Bunları da beğenebilirsin